Ege’nin iki kıyısından farklı lezzetler

Yirminci asrın başında yaşanan zorunlu göçten sonra ülkemize gelen ailelerin mutfak lezzetleri, ‘Mübadil Mutfağından Seçmeler’ adı altında tanıtıldı




Geçen hafta, güzel düzenlenmiş, anlamlı bir yemek davetindeydim. Metro Group ve Lozan Mübadilleri Derneği tarafından düzenlenen, Mübadil Mutfağından seçmeler adlı yemeklerin tanıtımı Gülhan Kara’nın yemek atölyesinde medyadan ve yeme içme dünyasından tanınmış kişilerin katılımıyla gerçekleşti. Gecenin konuşmacısı ise, Ege mutfağının gönüllü tanıtım elçisi, sohbeti hoş, gazeteci Nedim Atilla idi.
Önce,1912-1922 yılları arasında Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan “Mübadele” adıyla anılan tarihsel olayın sosyal etkilerini anlattı. Arapça bir kelime olan “Mübadele”nin esas anlamı: Değiş-Tokuş... “Mübadil” ise bu değiş tokuşun yaşandığı topraklardan koparılıp, denizin karşı kıyısındaki ülkeye gönderilenler.

Nedim Atilla, “mübadele” olayının aslında “zorunlu göç” olarak değerlendirilmesi gerektiğini, 2 milyona yakın insanın doğdukları yurtlarından kopartılması olduğunu söyledi. Nedim Atilla, “Mübadele konusu, Lozan barış konferansında ele alınarak bir sonuca bağlandı. Sonuçta sözleşme imzalandı ve Anadolu’da (İstanbul hariç) yerleşik Rumlarla, Yunanistan’da (Batı Trakya hariç) yaşayan Müslümanların mübadelesi gerçekleşti” dedi.

GİRİT MUTFAĞI ÇOK ZENGİN

Bugün, Ege’de adalardan, özellikle Girit’ten gelmiş ailelerin mutfakları lezzetlidir. Girit mutfağı beğenilir. Zeytinyağının bol kullanıldığı, her tür yeşil otun, deniz ürünlerinin ve taze sebzelerin ağırlıkta olduğu bir mutfaktır. Davet akşamı, zevkle dekore edilen masamız, ısırgan, kazayağı, ebegümeci, gelinalı, şevket-i bostan gibi İzmir’den taze getirilmiş otların salataları ile donatılmıştı. Ot salatası deyip geçmeyin. Alt tarafı haşlayıp, zeytinyağı, limon katacaksınız sanmayın.

Taze toplanmış otlardan salata yapmak beceri ister. Ne kadar haşlayacaksınız, kıvamını bilmeniz gerekir. Salataları hazırlayan, yemeklerimizi gözümüzün önünde pişiren Huriye Bakay İzmir’den Alsancak’ta “Mutfak Girit” adlı ufak restoranın sahibesi. Ve mükemmel bir aşçı. Eli çabuk, maharetli ve lezzetli.
O akşam Huriye Hanım’ın hemen yanımızda hazırladığı ve tadına baktığımız yemekler: Kabak pabucaki, çiporta, kuzu etli şevket-i bostan, yoğurtlu et, otlu börek. Hepsi birbirinden lezzetli... Hele yemeğin sonunda masaya gelen “Lor Kurabiye”sini yemeyenlere anlatmak zor olacak. Yumuşacık, ağızda dağılıveren, mis kokulu, lezzet küpü. Sohbet ve lezzetle geçen gecemizin sonunda, Huriye Hanım’a “ellerine sağlık” temennilerimizi ilettik. Tadı damağımızda kalan “Mübadil yemekleri” için ev sahiplerimize teşekkür ettik. Tadına baktığım ve çok beğendiğim “Lor Kurabiyesi” ile Huriye Hanım’dan aldığım bir Girit yemeği tarifini sizler için yazıyorum.

LOR KURABİYESİ
>> 1.5 su bardağı toz şeker
>> 3 çorba kaşığı sıvı yağ >> 100 gr tereyağ >> 2 yumurta >> 250 gr tuzsuz yağlı lor peyniri >> 1 tatlı kaşığı karbonat >> Aldığı kadar un

Yumurtalardan birinin akını üzeri için ayırıp, diğer malzemeyi derince bir kapta karıştırarak ele yapışmayan kıvamda bir hamur olana kadar yoğurun. Hamurdan ceviz büyüklüğünde toplar yapın. Topların bir tarafını önce ayırdığınız yumurta akına sonra toz şekere batırın, tepsiye dizin. Önceden ısıtılmış 180 C fırında pembeleşene kadar pişirin.

PIRASALI PİLAV

>> 2 su bardağı pirinç >> 3 su bardağı sıcak su >> Yarım kilo pırasa >> 50 gr tereyağ >> Tuz
>> 1 çorba kaşığı kuru nane
>> Yarım çay kaşığı beyaz biber

Pirinci yıkayıp 20 dakika kadar suda bekletin. Pırasaları ince doğrayın. Geniş tabanlı bir tencerede tereyağında kavurun. Pirinci yıkayın, süzün pırasalara ekleyin. Tuz, biberi katın. 2-3 kez karıştırın. 3 bardak sıcak suyu ilave edip 5 dakika harlı, daha sonra kısık ateşte pişirin. Suyunu çekince naneyi serpip. Pilavı demlenmeye bırakın.

BOHÇA BÖREĞİ

Malzemeler:
>> 3 adet yufka >> 3 adet yumurta
>> 1 su bardağı sıvı yağ >> 1/2 kg ıspanak yaprakları >> 100 gr beyaz peynir >> Tuz >> 2 yemek kaşığı susam
>> 1 çay kaşığı kırmızı pul biber

Yapılışı:
Ispanak yapraklarını yıkayıp ince kıyın. Üzerine çok az tuz serperek ovun. Peyniri ezip ıspanaklara ilave ederek harç yapın. Yumurta ve sıvı yağı boza kıvamına gelinceye kadar çırpın. Yufkanın birini tezgaha yayın. Üzerine yumurtalı karışımdan sürün. Üç katı üst üste harçla sıvayın. Yirmiye yirmi santimetre kareler halinde kesin. Ortalarına ıspanaklı harçtan koyup bohça şeklinde kapatın. Yağlanmış fırın tepsiye dizin. Üzerine biraz yumurtalı karışımdan sürerek susam serpin. 180 derecedeki ısıtılmış fırında pembeleşinceye kadar pişirin. Servis tabağına alarak servise sunun. Afiyet olsun...

Sevim GÖKYILDIZ
13 Ocak 2010 Çarşamba

Haberin ilgili bağlantısı:

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?haberid=430258

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on 19 Ocak 2010 Salı

Turkish Journal gazetesi yazarı sayın Işıl Öz'ün bir mübadil torunu olan ve halen Selanik mübadilleri üzerine doktora yapan sayın Gökçe Bayındır Goularas ile yapmış olduğu röportaj metnini aşağıda yayınlıyoruz. İyi okumalar.


“Şarkılar mübadiller için kültürel bir miras”

20. yüzyılın en büyük göç hareketlerinden biri olan mübadele, yıllarca sadece bir kaç satır ile anlatılmış. Konuşulmamış, tartışılmamış, farklı mübadil gruplarının kültürlerine, geleneklerine önem verilmemiş. Bir mübadil torunu olan Gökçe Bayındır Goularas, bu göçün ve yol açtığı sosyo-ekonomik-kültürel değişikliklerin derin, detaylı, tarafsız bir şekilde araştırılması ve tarih anlatımında hak ettiği yeri bulmasından yana olmuş ve de konuyu derinlemesine araştırmaya başlamış. Kendisi ile Turkish Journal için görüştük… Özellikle, mübadil ve mübadele şarkılarının genel özellikleri, bu şarkıların yeniden değer kazanması ve Türk-Yunan ilişkilerinin gelişmesinde müziğin etkisi konularında merak ettiklerimi sordum…



Gökçe Bayındır Goularas, 1979’da İstanbul’da doğmuş. 1998’de Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuş. Lisans eğitimini siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler üzerine yapmış. Daha sonra yüksek lisansını Sorbonne ve Assas Üniversiteleri’nde Siyaset Bilimi ve Jeopolitika alanlarında yapmış. Paris’te Akdeniz ülkeleri ekonomik işbirliği konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunda araştırma görevlisi ve bilimsel komite koordinatörü olarak çalışmış. Sonra işten ayrılıp, yine Sorbonne Üniversitesi’nde Prof. Georges Prevelakis yönetiminde doktora çalışmalarına başladığını öğreniyorum. Halen Selanik mübadilleri üzerine doktora yapıyor.



Çalışma alanlarını merak ettiğimde… Nüfus mübadelesi, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ve İstanbul Rumları, Marmara Bölgesi’nde yaşayan farklı göçmen grupların analizi, Türk-Yunan ekonomik ilişkileri, Türkiye ve Yunanistan arasındaki turizm faaliyetleri, göç sosyolojisi, kültür analizleri, Türkiye ve Balkan ülkeleri arasındaki politik, sosyal ve ekonomik ilişkiler, Avrupa-Akdeniz Birliği gibi konular üzerinde çalıştığını söyledi ve ekledi: “Yunanistan’da mübadele ve mübadiller konusunda çok sayıda araştırma var. Umut ediyorum ki önümüzdeki yıllarda biz de geçmişimize daha çok sahip çıkar, bu konuda araştırmalarımızı çoğaltırız.”

2008’de İstanbul’a geri dönüş yapan ve Yunan vatandaşı Dionysis Goularas ile evlenen Gökçe Bayındır Goularas, eşi ile müzik-göç ilişkisi üzerine beraber çalışmalar da yapıyor.

İlk olarak, “Araştırmalarınız süresince hangi vakıflardan bilgi aldınız? Bire bir konunun uzmanı kişiler ile de iletişime geçme şansınız oldu mu?” diye sordum…

“Araştırmalarımın birinci kaynağını Lozan Mübadilleri Vakfı (LMV) oluşturdu. LMV, Türkiye’de mübadele ve mübadiller konusunda çalışan ilk vakıf. Her ne kadar kuruluşu çok geç bir tarihe rastlasa da (2000) kısa sürede oldukça önemli çalışmalar yapmış bir vakıf. LMV yetkilileri bana bu konuda en gerçek bilgileri veren kişilerdir. Konunun uzmanları; çünkü birebir mübadillerle çalışıyorlar” dedi.

Savaş sonrasında düşmanlıklara son verme gerekçesiyle alınan mübadele kararı, sizce ne tür sonuçlara yol açtı?

Mübadele son derece acı bir olay. Birkaç devlet adamı karar veriyor, yüz binlerce insanın kaderi değişiyor. Yüzyıllarca aynı topraklar üzerinde yaşamış insanlar bir anda sadece din farklılığından dolayı onlara uygun görülen vatanlara gönderiliyor. Bu insanların fikrini soran yok. Tabii başka bir bakış açısıyla yaklaştığımızda mübadelenin yıllarca süren savaşlar sonunda alınmış bir karar olduğunu söylemek de yanlış olmaz. 1923’e kadar savaşlar nedeniyle zaten binlerce, yüz binlerce insan göç etmiş. Bu göçler belki “zorunlu” olarak adlandırılmamıştır ama insanın canı ve malı tehlikedeyse zaten zorunlu oluyor bir yerden bir yere göç etmesi. İşte mübadele, bu göçlere hukuki boyut kazandıran bir karar. Mübadele olmasaydı dönemin şartlarında kaç kişi göç etmez, doğduğu topraklarda kalırdı bilemiyorum.
Bu büyük zorunlu göçün sayısız ekonomik, sosyal ve kültürel sonucu var. Ancak bence sosyolojik boyutu da çok önemli mübadelenin. Göç edenler öncelikle bildikleri, tanıdıkları ve alıştıkları düzeni bırakmış oldular, bir taraftan da hiç bilmedikleri “anavatan” a ayak uydurmak için yıllarca uğraştılar. Yerli halk tarafından her zaman iyi karşılanmadılar. Farklı gelenek, görenekleri, bazen farklı dilleri ya da aksanları onları toplumun diğer gruplarından ayırdı. İşte bu toplumda gerek ekonomik gerekse sosyal yer edinme telaşında mübadil kimliklerini, kültürlerini bir kenara bırakmak zorunda kaldılar. Kanımca mübadelenin en önemli sonuçlarından biri de işte bu zengin kültürlerin uğradığı kayıptır.

Türkiye’de mübadele tarih kitaplarında yer almıyor sanıyorum, yanılıyor muyum? Sizce neden?

Mübadele, Lozan Barış Konferansı'nda alınan kararlardan biri. Ancak aynı konferansta alınan diğer kararlar, dönemin şartlarına göre daha önemli görülmüş olabilir. Çünkü bu kararlar Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini belirleyen, uluslararası alanda bağımsızlığını ve sınırlarını belirleyen kararlar. Bu denli önemli konuların yanında birkaç yüz bin insanın yer değiştirmesi ikinci planda kalmış olabilir. Tabii aynı zamanda bu zorunlu göç, normal olarak görülmüş de olabilir.

Tarih kitaplarının aksine edebiyatta mübadele ile ilgili birçok esere rastlanıyor artık, bu mübadillerin kendi kimliklerinin peşine düştüğünü mü gösteriyor?

Mübadelenin üzerinden 86 yıl geçti. Bu 86 yılda da birçok şey değişti. Eskiden farklı olmak herkes tarafından iyi karşılanmıyordu. Homojen toplum, ideal toplumdu. Günümüzde kültürel farklılıkların dile getirilmesi daha kolay ve bu farklılıklar da ilgi çekiyor. Yani artık, nereden geldiğimizi söylemek normal bir şey oldu. “Kimiz” araştırmaları yoğunlaştı. Yeni kuşaklar geçmişlerini araştırmaya, sahip çıkmaya başladılar. Yazar Ahmet Yorumaz’in dediği gibi, “Birinci kuşak yeni yerine alışmaya çalışır, ikinci kuşak kazanmaya bakar, üçüncüsü ise köklerini aramaya çıkar.”

Ortak kültür mirasını koruma konusunda müzik anahtar bir öğe sanıyorum, ne dersiniz?

Bildiğiniz gibi mübadele ile yeni vatanlara doğru yolculuğa çıkan mübadillerin bir kısmı hiç bir şey getiremeden topraklarından ayrıldılar, bir kısmı ise bu yolculukta yanlarında bir kaç parça eşyalarını getirebildiler. Bir vatandan diğer vatana yolculuk eden bu eşyalar, zaman içinde kayboldu, kırıldı ya da halen aile bireyleri tarafından saklanmakta. Ancak sosyo-ekonomik statüsü ne olursa olsun, tüm mübadiller aynı zamanda beraberlerinde kültürlerini ve anılarını de getirdiler. Mübadil hafızaları belki de mübadil valizlerinin en değerli parçalarını oluşturmaktaydı. Türkçeden farklı bir dil, farklı aksanlar, farklı yemek kültürleri ve müzik kültürleri mübadil hafızalarında yolculuk eden bu soyut eşyalara örnek olarak sayılabilir. Yerleşilen yeni yerlerdeki şartlara ve topluma gerek sosyal gerek ekonomik uyum sağlama kaygılarının şiddetine bağlı olarak kimi kültür öğeleri unutuldu, kimileri ise kuşaktan kuşağa aktarılabildi. İşte şarkılar, belki de bu aktarılan öğelerin en başında geliyor.

“Şarkılar bir toplumun ya da topluluğun yansıması”

Şarkılar, eski ve geleneksel değerler ile günümüz arasında güçlü bir bağ oluşturuyor. Şarkılar geçmişin bugüne kalıntıları. Aynı bağlamda mübadiller ve mübadil çocukları için bazen bir şarkı veya şarkının sadece bir sözü, geçmişe açılan bir kapı oluşturuyor, bazen onları doğdukları topraklara götürüyor, bazen o topraklarda yitirilen bir aile ferdini anımsatıyor. Her şarkının anlamı ve hissettirdiği duygular farklı da olsa şarkılar mübadiller için kültürel bir miras olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenledir ki kuşaklararası aktarımda en belirgin öğelerden biri müzik.

Bu durum mübadeleye tabi tutulan her iki ülke halki için de geçerli mi?

Evet, geçerli.

Şarkıların mübadillerin yaşamlarıyla ve de mübadele ile doğrudan bağlantısı olduğunu söylemek dogru olur mu?

Yanlış olmaz, ancak burada bir açıklama yapma gerekliliği hissediyorum: bahsettiğimiz şarkıların hepsi mübadele acısını ya da vatan özlemini konu alan şarkılar değil. Bir tarafta karşımıza mübadele acısını, üzerinde doğulan toprakların hasretini, kısacası zorunlu göçü ve duygusal etkilerini anlatan şarkılar çıkıyor. Diğer taraftan, mübadil şarkıları diyebileceğimiz, aşk, kadının güzelliği, ayrılık, evlilik gibi farklı temalara sahip şarkıları ikinci bir grupta toplamak mümkün. Kimileri çok bilinen, kimileri ise sadece belirli mübadil grupları tarafından bilinen şarkılardan oluşan bu grup şarkıların mübadele ya da sonuçları ile bağlantısı dolaylı da olsa mübadiller için zorunlu terk edilmiş topraklarla aralarında görünmez bağları oluşturuyorlar.

Bu ayrımın dışında, bu mübadele ve mübadil şarkılarını etki ettikleri çoğrafi bölge ve döneme göre ayırmak mümkün mü?

Evet, mümkün. Ben araştırma yaparken, mübadele ve mübadil şarkılarını, bölgesel şarkılar, ortak şarkılar, İzmir ve Rebetiko şarkıları ve mübadele sonrası şarkılar diye dört ayrı gruba ayırdım.

Bölgesel veya geleneksel olarak adlandırabileceğimiz şarkılardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Bölgesel veya geleneksel olarak adlandırabileceğimiz şarkılar kısıtlı bir coğrafi bölgede ortaya çıkmış ve genelde yalnızca bu bölge halkı tarafından bilinen, söylenen şarkılardır. Bu tür şarkıların bölgeyle, köy yaşamı ve gelenekleriyle, komşulukla ve güncel hayatla ilişkisi diğer gruplardaki şarkılara oranla daha belirgindir. Genel olarak bu tür şarkılar mübadele öncesi yazılmış ve söylenmiştir, bu nedenle nadiren mübadele, özlem ve göç acısı konularını içerir. Ancak mübadele üzerine yazılmışları da vardır. Bölgesel şarkılarda ön plana çıkan temalar biri de evliliktir. Kız verme, kız alma, düğün, nişan, konulu birçok bölgesel şarkı mevcuttur.
Mesela, Gurbete Gidiyorsun isimli bir Girit türküsü var. Bu türkü Giritli mübadiller tarafından Yunanca söylenmektedir:

Kimin evine gurbete gidiyorsun
Evin temelleri de ağlıyor
Kız kardeşlerin de ağlıyor
Minicik kızlar gibi

Gelinimiz pek tatlıdır
Ama doğrusu damadımız da
Köyümüzde ondan iyi
Delikanlı yoktur

Bir örnek daha verelim. Aslı Makedonca (ya da Slavca) olan istemediği biri ile evlendirilen bir kadının türküsü var:

Ezandan ezana sıkıntılıyım
Yabancılar geldi beni almaya
Kandırdılar beni çıkardılar dağlara
A deli bekçi al tüfeğini
Kaçalım dağlara doğru
Geniş ovalara yüksek dağlara

Bu şarkılar LMV tarafından derlenmiştir. Bu şarkıların bir kısmı, bölgesel olmaktan çıkıp daha geniş bir dinleyici kitlesine yayılmıştır. Örneğin Samiyotissa, yani Sisamlı kız, ya da Kanarini mou gliko yani Tatlı kanaryam hemen hemen tüm mübadillerin bildiği bir parçadır.

Ortak şarkılar?

Ege’nin her iki yakasında da söylenen, diğer bir deyişle hem Türk hem de Yunan halklarının bildiği, dinlediği ya da söylediği şarkıları ortak şarkılar olarak adlandırabiliriz. Bu tür şarkıların güfte ve besteleri de iki halkın ortak yapımı olabilir, kökenleri Türk, Yunan, Ermeni, Yahudi ya da anonim olabilir. Sonuç olarak bu şarkılara yüzyıllarca aynı topraklar üzerinde yaşamış farklı dinden ve dilden insanların ortak eserleri demek kanımca yanlış olmaz.

Bu şarkıların ana teması nedir?

Ana temayı aşk oluşturur. Bu şarkılar bence mübadele şarkıları değildir, ancak göç acısını anlatanlarına da rastlamak mümkündür. Ortak şarkılar Ege’nin bir kıyısından diğer kıyısına yolculuk etmiş, değişikliğe uğramış ve farklı müzisyenler tarafından farklı yorumlanmış şarkılardır.

Bu şarkıların ortak kimlikleri biliniyor mu?

Aslında çok fazla bilinmez ya da önemsenmez. Bu şarkılar Türkiye’de Türkçe söylenir ve Türk şarkıları olarak bilinir. Birçoğu Türk Sanat Müziği eserlerindendir. Aynı şarkılar Yunanistan’da Yunan şarkıları olmuştur, Yunanca söylenirler. Ancak Türkiye’nin aksine Yunanistan’da bu şarkıların bazılarının kimi sözleri halen Türkçe söylenmektedir. Yunanca ve Türkçe sözler nadiren aynı anlamı taşırlar.

Bu şarkılara örnek verebilir misiniz?

Tabii ki… Telgrafın telleri, Darıldın mı gülüm bana, Gemilerde talim var, Küçük yaşta aldım sazı elime, İndim havuz başına, Ödemiş kavakları, Bir dalda iki kiraz gibi şarkılar sayılabilir.

Ortak şarkılar, sadece belirli bir bölgede tanınan ve söylenen şarkılar mı?

Hayır değiller. Kırsal kesimde de kentlerde de bilinenleri var. Günümüzde halen çalınıp söyleniyor, en çok ilgiyi de orta yaş ve üstü dinleyicilerden görürler.

İzmir ve Rebetiko şarkıları?

Mübadele acısını, zorunlu terk edilen yerlere duyulan hasreti, özetle zorunlu göçten kaynaklanan duyguları anlatan şarkılara en iyi örnekleri İzmir ve Rebetiko şarkılarda görüyoruz. O halde bu grubu giren şarkılara mübadele şarkıları demek de yanlış olmaz. Ancak burada bahsettiğim Rebetiko şarkıları 1922-1932 yılları arasında yazılmış olan 1. dönem Rebetiko şarkılarının bir kısmıdır. Birinci dönem Rebetiko şarkılarında ana temalarını göç acısı, sefalet, aşk, kadın, özellikle de İzmirli kadınların güzelliği, nostalji, terk edilen yerlerin güzelliği ve sık sık esrar oluşturur. Bu şarkıların bir kısmı da aynı zamanda mübadil şarkıları ve mübadil şarkılardır.

Neden?

Çünkü, Küçük Asya’dan, özellikle de İzmir’den Yunanistan’a gitmişlerdir.
İzmir şarkıları olarak adlandırdığımız şarkılar, mübadele öncesi çok kültürlü bir dokuya sahip olan İzmir’de birçok müzik akımının etkisinde kalmış şarkılardır. Özellikle batı müziğinden ve dönemin opera akımlarından etkilenmişler. Terk edilen yerlerin güzelliği ve eski vatana hasret İzmir şarkılarının da ana temalarındandır. Ancak bu şarkılarda bazen geri dönme umuduna da yer verilmiş.

Mübadele sonrası şarkılar?

Bu şarkılar tam olarak mübadil şarkıları değildir. Daha çok mübadele acısını ve eski vatana duyulan özlemi anlatan şarkılardır. Çoğunda Türk ve Yunan halkının geçmişte kardeşçe yaşadığı belirtilmektedir. Genelde 1970 yılı sonrası yazılmış ve bestelenmiş olan bu şarkıların örnekleri Yunanistan’da daha çoktur. Ancak bu gruba mübadeleden yıllar sonra Yunanistan’a gitmek zorunda kalan İstanbul Rumlarının şarkılarını da dahil etmek yanlış olmaz. Çünkü dediğimiz gibi tema hasret ve acıdır. Bir örnek verelim: Maria Rita Epik, Thalassa adlı şarkısında şöyle der:

Geçmiş in kiliseleri bize
Camiler size seslenir
Ninemin bağları sana üzüm
Tarlan bana tütün verir
Zeytin sakız gibi iç içeyken
Bir karayelle savrulduk
Sonunda ölülerimiz ve biz
Bu şarkıda buluştuk.

Georges Dalaras’in seslendirdiği Dostluk Şarkısı (orijinal adıyla Mes tou Vosporou) yine bu grup şarkılara bir örnek olabilir. Bu şarkıda da yine halkların kardeşliği vurgulanmaktadır.

Ben Türk’üm, sen Rum
Ben de halkım sen de halksın
Senin inancın İsa, benim ki Allah
Ama ikimiz de düşen ah ile vah
Biraz sevgi ve biraz şarapla,
Sen de sarhoş olursun ben de
Al iç tasımdan
Can dostum ve kardeşim

Bu şarkıların yeniden değer kazanması için yapılan çalışmalar nelerdir?

Bu şarkıların yeniden değer kazanması bir yandan her iki ülkedeki mübadil vakıf ve derneklerinin bir yandan da şarkıcı ve müzisyenlerin aracılıyı ile olmuş. Dernekler ve vakıflar, müzisyen ve şarkıcılardan farklı olarak bölgesel, geleneksel şarkıların yeniden derlenmesi amacı ile de çalışıyorlar. Ancak bu grup şarkılar ticari getirisi yok denecek kadar az olduğundan sanatçılar tarafından gereken önemi görememişler.

Lozan Mübadilleri Vakfı’nın yaptığı çalışmalar dikkate değer, değil mi?

Tabii ki. zaten vakfın kuruluş amaçlarının başında mübadillerin; kültür, sanat, folklorik değerlerini korumak, yaşatmak var. Türk mübadillerin bölgesel ve geleneksel şarkıları ile ilgili en detaylı çalışma şu ana kadar LMV tarafından yapılmıştır. LMV farklı mübadil gruplarıyla sözlü tarih çalışmaları gerçekleştirmiş ve bu çalışmaların sonunda Belleklerdeki güzellik: Mübadele türküleri adlı bir kitap ve mübadillerin kendilerinin seslendirdiği kısa şarkılardan oluşan bir cd hazırlanmıştır. Bu kitapta mübadil türküleri söylenildiği dillere göre ayrılmış: bu diller Makedonca, Yunanca, Türkçe, Pomakça ve Ulahçadır. LMV’nın mübadil türküleri derleme çalışmaları devam ediyor.

“LMV mübadil bestekarlarla ilgili araştırmalar da yapıyor”

Müzik alanındaki diğer önemli etkinlik ise Lozan Mübadilleri Derneği tarafından 2005 yılında kurulan Mübadil korosudur. Bu koro, mübadil çocuk ve torunlarından oluşmaktadır, ayrıca halen birinci kuşak Yanya mübadili de koronun en önemli elemanıdır. Koronun birçok repertuarı var ancak bunlardan en önemlileri Rumeli şarkıları repertuarı, mübadil türküleri repertuarı ve ortak şarkılar repertuarıdır. Koro ortak şarkıları Türkçe ve Yunanca söylüyor. 2005’ten bu yana Türkiye’nin farklı şehirlerinde ondan fazla, Yunanistan’da ise iki konser vermiş. Koro çalışmalarına devam ediyor.

Bu tür girişimler Yunanistan’da da var mı?

Evet, Yunanistan’da da mevcut. Atina’daki Küçük Asya Araştırmaları Merkezi mübadil şarkılarını arşivlemekte, birinci kuşak mübadillerin kayıtlarına sahip. Bu merkezde aynı zamanda Küçük Asya müzik aletlerinin koleksiyonu bulunuyor. Merkez geleneksel şarkılarla ilgili birçok çalışma yayımlamış. Bu merkezin dışında Yunanistan’ın birçok şehrinde mübadil dernekleri mübadele ve mübadil şarkıları üzerine çalışıyor. Bu derneklerin korolarında da ortak şarkılar ve geleneksel şarkılar repertuarı oluşturuyor.

“Rebetiko müziği Türkiye’de 1980 öncesi neredeyse hiç bilinmeyen bir müzik dalıdır”

Şarkıcı ve müzisyenlerin çalışmalarına değinmek ister misiniz?

Son yıllarda mübadil şarkılarına verilen önem şarkıcı ve müzisyenler için de arttı. Şarkıcı ve müzisyenler ortak şarkıları tekrar yorumlayarak Türk müzik kültürüne katkıda bulunuyorlar. Ortak şarkıları hem Yunanca hem de Türkçe seslendirmişler. Böylece yıllardır Türk şarkıları olarak bildiğimiz şarkılar ortak kültür mirasına dönüşmüş. Candan Erçetin, Buzuki Orhan Osman, Melahat Gürses, Cihat Aşkın, Yeni Türkü ve tabiî ki en başta Muammer Ketencoğlu bu alanda çalışma yapan sanatçılardandır. Yunanistan’da bu tür çalışmalar Türkiye’den daha önce başlamış. En önemli şarkıcılardan biri Stelio Kazancidis, İstanbul ve Anadolu şarkılarını yorumlamış, tamamı Türkçe olan cdleri de mevcut. Haris Alexiou, Glykeria ve Georges Dalaras da bu müziklere emeği geçen önemli sanatçılardandır.

Rebetiko müziği ise Türkiye’de 1980 öncesi neredeyse hiç bilinmeyen bir müzik dalıdır. Rebetiko’yu Türkiye’ye Muammer Ketencoğlu tanıtmış. Günümüzde sayıları durmadan artan rebetiko cdleri ve konserlerine rağmen bu müziğin dinleyici kitlesi halen kısıtlı.

Türk-Yunan ilişkilerinin gelişmesinde müziğin etkisini nasıl yorumlarsınız?

Ortak şarkıların çoğu son yıllarda Yunanistan’da ve Türkiye’de yeniden gündeme gelmiş. Kanımca şarkılara tekrar değer kazandırılması, 1999’dan bu yana gerek Helsinki zirvesi gerekse her iki ülkede de yaşanan deprem felaketindeki ertesinde başlayan, son dönem Türk-Yunan yakınlaşmasının müzik alanında verdiği meyvelerdir. Yeniden yorumlanan bu şarkılar bir yandan genç kuşakların da ilgisini çekmiş; diğer yandan da iki halkın ortak kültür mozaiğinin parçaları olduğunun hatırlanmasına yaramıştır. Gördüğümüz gibi şarkılar mübadiller ile doğdukları topraklar arasındaki görünmez bağlar. Mübadele şarkıları, mübadil şarkıları, ortak, bölgesel ya da Rebetiko şarkıları aralarındaki tematik ve müzikal anlamdaki farklılıklara rağmen aslında Türk ve Yunan halkları arasında da görünmez bağ oluşturan şarkılar.

“Onlar, yüzyıllarca aynı topraklar üzerinde yaşamış halkların günümüze kalan deyişleri. Mübadele ile yok olan çok kültürlülüğün belki de son temsilcileri”

Müziğin halkları yakınlaştırıcı etkisini savunabiliriz. Tarihi yeniden yorumlamada ortak noktalar ve paylaşılan duygular bize yol gösterebilir. Bu iyimser görüşle, müzik sadece cdlerden dinlenerek değil, aynı zamanda müziğe bağlı birçok faaliyet ile örneğin ortak konser organizasyonları, ortak müzik konulu konferans ve seminerler, müzik ile ilgili ortak yürütülebilecek araştırmalar karşılıklı anlayışı geliştirebilir ve birleştirici bir etki sağlayabilir. Ortak müzik kültürümüzün hatırlanmasının ve yeniden değer kazanmasının iki ülke halkı yakınlaşmasında önemli bir etken olacağı kanısındayım.

Ünlü udi Nikos Saragoudas’in da dediği gibi, “Türk ve Yunan halklarını ayıran sınırlar, aynı şarkılarla duygulanmamıza engel olamaz. Dilimiz, dinimiz, soyumuz farklı olabilir. Ama aynı coğrafyanın insanlarıyız, aynı duyguları paylaşıyoruz.” Ya da şöyle de diyebiliriz: Dedemin en sevdiği şarkının Yunan arkadaşlarımın dedelerinin de en sevdiği şarkı olması sizce de bir yakınlık duygusu uyandırmıyor mu?

Peki, mübadele sonrası mübadil müziklerinde değişim var mı?

Mübadil müziklerinde değişim var ve yok aynı zamanda. Bu bahsettiğimiz mübadil gruplarına ve farklı müzik türlerine göre değişiyor. Örneğin bölgesel şarkıların birçoğu zamanında kaydedilemediği için unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş. Eski geleneklerin günümüzde devam ettirilmediği şehir yaşantısında düğün şarkıları da bir kenara bırakılmış. Diğer bir taraftan birçok mübadil köyünde, özellikle düğünlerde geleneksel şarkılar önemini koruyor. Örneğin Dramalı mübadiller düğünlerine Drama şarkılarını icra edebilecek müzisyenler çağırırlar, ki bunların çoğu da mübadil Çingenelerdir. Bu düğünlerde mutlaka söylenmesi gereken birçok şarkı vardır.

Ancak mübadil müziğindeki en önemli değişim Yunanistan’da yaşanmış. Rebetiko şarkılarının çoğu değişime uğramış, bu müzik dalında kullanılan enstrümanlar bile değişmiş. Bu müzik, zamanla mübadil müziği kimliğini kaybetmiş, yeni kimlikler kazanmış.

“Mutlu göç yoktur” derler, hüzünlü bakış açısı şarkılara yansımış demek doğru olur mu?

Daha önce de belirttiğim gibi mübadil ve mübadele şarkıları illa da mübadele ve göç acısını konu almazlar. Bence hüzünlü bakış açısı şarkılara yansımış dediğimizde bunu en net olarak Rebetiko ve İzmir şarkılarında görürüz. Tabii bir de şarkıların hissettirdikleri var. Melodisi neşeli de olsa, sözleri göç ile ilgili olmasa da bir mübadile ya da mübadil çocuğuna hissettirdikleri hüzünlü olabilir. Çünkü bu şarkılar artık var olmayan bir köyle, bir evle, bir hayatla ilişkilidir.

Araştırmalarınızı kitap olarak yayımlayacak mısınız?

Doktora tezimi sunduktan sonra tabii ki Türkçe yayımlamak istiyorum. Tezimden sonra da mübadele ve mübadiller üzerine araştırmalarıma devam edecegim.

26 Aralık 2009
Işıl Öz (Turkish Journal)

Röportajla ilgili bağlantı:

http://www.turkishjournal.com/i.php?newsid=5970&title=%E2%80%9C%C5%9Eark%C4%B1lar-m%C3%BCbadiller-i%C3%A7in-k%C3%BClt%C3%BCrel-bir-miras%E2%80%9D

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on
1 yorum
kategori: | | edit post




Samsun Derneğimizin Samsun-Alaçam'da İl Özel İdaresi tarafından restore edilen eski bir konağın mübadele müzesi olarak kullanabilmek amacıyla kendilerine tahsis için başvuruda bulunmuştur. Yürütülen çalışmalar son aşamaya gelmiştir. Valilik makamı ve il özel idaresi Samsun derneğimizin bu önerisine olumlu yaklaşmaktadır. Tüm bu olumlu gelişmelerde çok önemli rol oynayan Samsun Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü'ne Gelibolu Lozan Mübadilleri Derneği'nce gönderilen teşekkür mektubu aşağıdadır. Tüm dernek üyelerimize ve kamuoyuna duyurulur.





SAMSUN VALİLİĞİ'NE
(İl Özel İdare Müdürlüğü)


Samsun Mübadele ve Balkan Kültürü Araştırma Derneği'ne Alaçam ilçesinde kurulması öngörülen mübadele müzesi projesi için;

- Kuruluş aşamasında bilgi, belge, materyal düzeyinde,
- İşletme aşamasında, tanıtım, duyuru, kamuoyunu haberdar etme, turistik seyhatleri teşvik etme düzeyinde,

Her türlü desteği vermeye hazırız. Söz konusu projenin gerçekleştirilmesini gönülden destekliyor, başta sayın valimiz olmak üzere Samsun ilimizde bu projenin geliştirilmesi için katkı sağlayan tüm kamu idarecilerine üyelerimiz ve Türkiye'deki tüm Lozan Mübadilleri adına şimdiden şükranlarımızı sunuyoruz. 06.01.2010

Erol OKUYUCU

Gelibolu Lozan Mübadilleri Derneği Başkanı

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on 17 Ocak 2010 Pazar
0 yorum
kategori: | | edit post




Lozan Mübadilleri Vakfı Genel Sekreteri Sayın Sefer Güvenç Lozan Mübadil derneklerine, 30 Ocak 2010 "Savaşlarda ve göç yollarında yaşamını yitirenleri anma etkinliği" konulu bir duyuru gönderdi. Duyuru metni aşağıdadır.

Derneklerimizin değerli yöneticileri,

Öncelikle yeni yılda sağlık, mutluluk ve başarılı çalışmalarınızın devamını diliyoruz.
Kuruluşlarımız açısından geride bıraktığımız yılın en önemli gelişmelerden birisi hiç kuşkusuz Türkiye'de faaliyet gösteren Mübadil Kuruluşları İşbirliği, İletişin ve Dayanışma Platformu'nun oluşturulmasıdır.

İstanbul, Samsun, Tuzla ve B.Çekmece derneklerimizin Mübadele'nin 87 nci yıldönümünde platform oluşumuna katılan kuruluşlarımızın ortak bir etkinlik yapmaları yönünde önerileri oldu.
Derneklerimizin önerisi: 30 Ocak 2010 günü " Savaşlarda ve göç yollarında yaşamını yitirenleri anma etkinliği".

LMV olarak 2000 yılından bu yana her yıl 30 Ocak'larda bir araya geliyor ve bir etkinlik düzenliyoruz. 2003 yılında ise savaşlarda ve göç yollarında yaşamını yitirenler anısına denize çiçek bırakmıştık. Bu etkinliğimiz gerek mübadillerden gerek kamuoyundan ve gerekse basından çok olumlu tepkiler almıştı.

Bu yıl da benzer bir etkinliği deniz kıyısı olan yerleşim yerlerinde kurulu derneklerimiz koordineli bir şekilde gerçekleştirebilir. Üyelerimizin ve yöremizde yaşayan mübadillerin katılımı ile yapılacak olan böylesi kitlesel bir etkinliğe basın ve kamuoyu duyarsız kalmayacaktır.

Etkinlik sırasında basın ve kamuoyuna mübadele sürecini özetleyen Platform adına ortak bir basın açıklaması yapılması ve denize çiçek bırakılması düşünülüyor.
Etkinlik tarihi ve saati: 30 Ocak 2010 Cumartesi saat 13.30
Etkinliği Samsun derneğimiz Samsun iskelesinde, Tuzla derneğimiz Tuzla Tahaffuzhanesi iskelesinde B. Çekmece derneğimiz Mimarsinan (Kalikratya) iskelesinde gerçekleştirmeyi düşünmektedirler.

Denize kıyısı olan yerleşim yerlerinde kurulu Mudanya, Gelibolu, Kuşadası, Fethiye; Sarıyer derneklerimiz de böyle bir etkinlik düşünebilirler. Denize kıyısı olmayan yerleşim yerlerindeki derneklerimiz ise denize kıyısı olan yakındaki derneğimizin etkinliğine katılabilirler. Mübadillerin trenle geldikleri yerleşim yerlerinde ise böyle bir etkinlik tren garlarında düzenlenebilir.

Görüş ve önerilerinizi bekler çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Saygılarımızla.

Sefer Güvenç

LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI GENEL SEKRETERİ

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on
0 yorum
kategori: | | edit post





Mübadele Tarihçesi

Rumeli’nin fethinden sonra, oralarda yerleşmek üzere, Anadolu’nun Müslüman-Türk halkından, aileleri ile birlikte gidenlere verilen ad.
Osmanlılar'ın Balkan Yarımadası'ndaki fetihleri neticesinde orada yerleşmeleriyle, buradaki yörük cemaati gruplarının sayıları artmış ve çok ehemmiyet kazanmıştı. Rumeli’nin iskânı ve Türkleştirilip, İslâm dininin yayılması maksadıyla yörük ve Tatar Türklerinin bu bölgeye ilk defa ayak basmaları, Sultan Yıldırım Bayezid zamanında oldu. Önceleri yörüklerin bulundukları kazalar; Manastır, Filorina, Cuma, Tikveş, İştip, Doyran, Yenice, Vadina, Serez, Demirhisar, Drama, Longaza, Karacova ve Fuştan idi.
Fetihlerden sonra Rumeli’de yerleşen yörük teşkilâtı, zamanla dağılmaya yüz tuttu. Dağınıklık ve disiplinsizlik, İkinci Viyana Kuşatması'nda iyice kendini gösterdi. Böylece halkın daha sıkı bir disiplin altına alınmasının gerekli olduğu ortaya çıktı. 1691 senesinde sultanın hatt-ı hümâyûnu ile yörük Türkleri, Evlâd-ı Fâtihân adı altında ve Rumeli’nin sağ, sol ve orta kolunda olmak üzere yeniden yazıldı ve zamanın ihtiyaçlarına göre, teşkilâtın askerî ve iktisadî bünyesi az çok değiştirildi. Kanunnâme’de; “Yörük taifesi öteden beri Devlet-i Âliyyenin güzîde ve cengâver, itâatli, ferman dinleyen askerlerinden olup, eski seferlerde küffâr ile yapılanharplerde, kendilerinden iyice yararlık ve yüz aklıkları görüldüğünden, bu tâifeye Evlâd-ı Fâtihân adı verilmiştir” denmektedir. Altı sene sonra nüfus sayımı yapılarak, her altı kişiden birinin seferber asker olması ve bu şekilde her türlü vergiden muaf tutulacakları ve harplere iştirakleri kayda bağlanmıştı. Böylece Yörükler, yerleşik hayata geçmiş olsalar dahi, yeni bir kuruluş hâlinde, yine askerî bir hizmet içinteşkilâtlandırılmış oldular. Evlâd-ı Fâtihân, önceleri yörük deyimi ile birlikte kullanılmış ise de, daha sonraları yörük tabirinden vazgeçilmiştir. Evlâd-ı Fâtihânın yerleşmişbulunduğu bölge, yörük vilayeti adı ile anılmıştır. Bu bölgeye tayin edilen vezir veya beylerbeyi, Yörük Hakimi olarak tanınmışlardı.

1691 senesinden sonra, Evlâd-ı Fâtihânın defterleri tutulmaya başlanmıştır. Evlâd-ı Fâtihân defterlerinde Belgrad Muhafızı olarak geçen Hasan Paşanın, hem Evlâd-ı Fâtihân piyade askerlerinin, hem de vilayet Yörüklerinin defterlerini tanzim ettiği tespit edilmiştir. Daha sonraları Evlâd-ı Fâtihân, bütün eski yörük gruplarının özel ismi hâline geldiğinden, defterlerde “yörük” tabiri kullanılmamıştır. 1697’de yapılan yoklamaya göre, Rumeli’de Evlâd-ı Fâtihân olarak 1116 hane ve 16 582 kişi tespit edilmiştir. Evlâd-ı Fâtihânı, çeribaşılar (yörük teşkilatında serasker) idare etmekteydi. Kapıcıbaşırütbesinde bulunan zabitler ise İstanbul’da ikamet ederlerdi. Çeribaşları; kaza müdürüdurumunda olup, vazifeli bulundukları yerlerin asayişine bakarlar, sefer anında eşkinciaskerler çıkarırlar, harp olmadığı zamanlarda vergileri toplarlardı. Sonraları OsmanlıDevletinin çeşitli yerlerinde vazife alan bu teşkilât, kurulduğu ilk yıllarda sadeceRumeli’deki gazâlara katılmak mecburiyetindeydi.

1826 senesinde Evlâd-ı Fâtihân teşkilatı yeniden düzenlendi ve yirmi dört gruptatoplanarak dört tabur hâline getirildi. Çeribaşıların yanına kolağası, mülâzım veyüzbaşı rütbesinde subaylar verildi. Bir süre sonra bu taburlar alay yapıldı. Rumeli veSelânik eyaletlerinde oturan Evlâd-ı Fâtihânın diğer halktan farklı bazı imtiyazlarıvardı. Bunlar, Tanzimat'tan sonra çıkarılan kanunla kaldırıldı ve diğer halk gibi vergi
ve askerlik mükellefiyetine tabi tutuldular (1846). Böylece, yaklaşık iki asırdan beridevam eden Evlâd-ı Fâtihân teşkilâtı, ortadan kaldırılmış oldu.

1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi öncesinde Türkler ve Makedonya SlavlarıVodina nüfusunun çoğunluğunu luşturmaktaydılar. Mübadeleden sonra Türkler tarafından Vodina olarak bilinen şehrin ismi Yunanca dilinde Edesa olarak kabul edildi.karacaova bölgesi Kaymakçalan dağları ile vodina arasında kalan bölgeye verilen ad
mübadele öncesi gustulüp -(kostandia) ve fuştan -gazi evrenos bey ile giden askerailelerden çoğunluğunu oluşturmaktaydı. Vodina ve Karacaovadan 1924mübadelesinde 10.000 müslüman türk başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin birçokyerine yerleşmiştir.

VODİNA-KARACOVA KÖYLERİ

gustulüp - kostantia
fuştan - fuostani
sputka - aridea
kuzuşan - floita
prebidişta-sosandra
slatina - chrıysa
şturupina- lykostomo
pojar - loutraki
kırlat - milia
kapityani- exaplatanos

VODİNA DOĞUMLULAR

Zübeyde Hanım ( 1857 )- Atatürk'ün annesi
Ahmet Kadiri - osmanlı şairi- dogum tarihi bilinmiyor
Hakkı Yeten -( baba hakkı- 1910 ) beşiktaşlı futbolcu
Muharrem Hürrem Erman -( 1913 ) erman filimcilik türk sinaması

KONUŞULAN DİLLER

Nüfus mübadelesinde din kriterleri temel alındığından yunanistan, müslüman türk mübadilleri günlük yaşamlarında türkçe dışında makedonca, rumca, ulahça, pomakçagibi farklı dilleride konuşurlardı
karacaova (karacaabat) ve kastorya müslüman türk halkı yerel dil olan makedonca konuşmakta bugünkü makedoncadan farklı notyalılar romanya lehçesi konuşmakta dramanın kuzeyinden gelenler pomakça konuşmakta bulgarcadan farklı garebena bölgesinde olanlar patriyotça konuşmakta giritten gelenler kırıkita konuşuyordu. Bu dil rumcadan farklı idi.

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on 3 Ocak 2010 Pazar





Mithat Bereket'in NTV Televizyonunda yayınladığı Lozan Mübadilleri ile ilgili belgesel. Kısım1





Kısım2




Kısım3




 Kısım4

 


Kısım5

 


Gelibolu Tanıtım Videosu

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on





Dernek İletişim Bilgileri

e-posta:

lozanmubadilleridernegi@gmail.com
gelibolulozanmubadilleri@gmail.com

Tel: 0505 483 5650 

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on 2 Ocak 2010 Cumartesi




Türkiye Mübadiller Platformu Kuruldu (TMP)

Lozan Mübadilleri Vakfı ile Türkiye'nin değişik yörelerinde faaliyet gösteren 13 Mübadil Derneğinin katılımı ile "Türkiye Mübadil Kuruluşları İşbirliği, İletişim ve Dayanışma Platformu", kısa adı ile Türkiye Mübadil Platformu" kuruldu.
Platformun kuruluş protokolü, 5 Aralık 2009 tarihinde Samsun'da bir araya gelen kuruluş temsilcileri tarafındsan imzalandı.



KURULUŞ GAYESİ

Mübadiller tarafından kurulmuş sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği, iletişim ve dayanışmayı kurumsal bir kimliğe kavuşturmak.
Mübadillerin yaşadığı bölgelerin sosyo ekonomik kalkınması ve mübadele ile getirilen kültürün korunmasına yönelik ortak projeler yapmak.
Ortak yayın çıkarmak.
Türkiye Yunanistan ve tüm Balkan ülkeleri halkları arasındaki dostluğun gelişmesine katkı sağlamak.
Mübadillerin Türkiye ve Yunanistan'da bıraktıkları her türlü kültürel varlıkların korunmasını sağlamak.
Dernekler arasında ortak tüzük oluşturmak.
Akademik çalışmalarda bulunmak,bu tür çalışmaları desteklemek.
Gelecekte kurulabilecek bir federasyonun alt yapısını oluşturmak.
Mübadil kökenlilerin kendi aralarındaki işbirliği ve dayanışma ruhunun geliştirilmesini sağlamak.

PLATFORMUN İLKELERİ

Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılık.
Her türlü ırkçılık ve etnik ayrımcılığa karşı çıkmak.
Aktif siyasetin dışında kalmak.
Üye kuruluşlar arasında eşitlik.
Demokratik değerlere ve insan haklarına bağlılık.

TMP' nun Kurucu Üyeleri

Vakıflar:
1. Lozan Mübadilleri Vakfı

Dernekler:
1. Amasya Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırma Derneği
2. Ankara Lozan Mübadilleri Derneği
3. Büyük Mübadele Derneği ( B.Çekmece-Çatalca)
4. Edirne Lozan Mübadilleri Derneği
5. Fethiye Selanikliler Yaşatma Derneği
6. Gelibolu Lozan Mübadilleri Derneği
7. Isparta Lozan Mübadilleri Derneği
8. Kuşadası Selanik Mübadilleri ve Rumeli Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği
9. Lozan Mübadilleri Derneği (İstanbul)
10. Mudanya Lozan Mübadilleri Derneği
11. Mübadele Göçmenleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Görükle- Bursa)
12. Samsun Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırma Derneği
13. Sarıyer Lozan Mübadilleri Derneği

TMP Açılış Konuşmasını izlemek için tıklayınız.

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on





Ben Bir Mübadilim

Bu bölümde mübadillerin kendi çabaları ile hazırladıkları anı, inceleme, röportaj vb. ve ulusal basında  mübadillerle yapılmış ve yayınlanmış röportaj konulardaki çalışmalara yer vereceğiz. Siz de yer almasını istediğiniz çalışmaları  lozanmubadilleridernegi@.gmail.com  adresine gönderebilirsiniz.



"ONBİR SENEDE ONİKİ ÇOCUK, BU NE BEYAV !"

Adı Hüseyin Akkuş. 1335 (1917) doğumlu. Gelibolu'ya bağlı Galata köyünde, yalnız yaşıyor. Yaşına rağmen dinç; bütün işlerinin üstesinden gelebiliyor. 1923-24 yıllarında mübadeleyle Gelibolu'ya gelen Hüseyin Akkuş'un göç hikayesini ve Türkiye'deki macerasını dinlemek üzere kendisini ziyaret ettik. Bir uyarı: Hüseyin Akkuş'un geldiği yerle ilgili pek fazla hatırası yok; büyüklerinden duyduklarını kendisi hatırlıyormuş gibi anlatıyor, ne sorsanız "bilirim beyav" diyor.

Yunanistan'da, Kayalar'a bağlı Çor köyünde doğmuş. Babasına "Topal Yakup" derlermiş; "biraz aksi, ama okumayı seven" bir adammış - en çok da "Dik Yunus" (Yunus Emre?) ve Nazım Hikmet okurmuş.

Çor'daki evleri büyük bir bahçe içindeki dokuz haneden oluşuyormuş. Bahçeye "porto kapısı" denen, iki kanatlı büyük bir kapıdan girilirmiş. Erkekler tarlaya gittiğinde kadınlar evde kalıp yemek yapar, çamaşır yıkar, hayvanlara bakarlarmış. Erkeklerin yine tarlada olduğu bir gün evdeki kadınlar birbirleriyle kavga etmişler. Topal Yakup'un babası gelinlere çok kızmış ve onları cezalandırmak için öküzlerin boyunduruğuna bağlayıp çifte koşmuş. Bu olaydan sonra köyün kızları bu aileye gelin gelmek istememiş, aileler de kız vermemişler.

Hüseyin Akkuş, beş yaşındayken "macir" olmuş. Babası Topal Yakup, 1922 yılında, üç kardeşi, karısı Sevdiye, çocukları Hüseyin ve Sabriye'yle beraber, Gülcemal Vapuru ile Gelibolu'ya gelmiş. Tüm aile, Gelibolu'da mübadil olan Rumların boşalttığı Galata köyüne yerleştirilmiş. Hüseyin okula gitme yaşına gelince Galata'daki ilkokula başlamış. Öğretmeni Liba Hanım olmuş. Kardeşleri hem işte hem de okulda tembel oldukları halde küçük Hüseyin pek çalışkanmış. Bu yüzden bahçe işlerini de o yaparmış. Yaramazlık yaptığında babası ona "hınzır" der, kulaklarını çekermiş.

Hüseyin çocukken en çok lahana turşulu yazma böreğini severmiş; hâlâ da öyle. Bize tarifini de verdi: Birkaç yufka açılır, aralarına yağ sürülür, tepsiye dizilir. Yufkaların üzerine kıyılmış lahana turşusu konur, üzerlerine yine araları yağlı birkaç yufka kapatılır, sonra da pişirilir.

Evin çocukları aynı odada, yer yataklarında yatar, uyumadan önce "Rabbı esir" duasını okurlarmış, güzel uyumak için:. "Rabbı esir, velati asir Rappetemin, bin hayır"

Hüseyin 1941 yılında askere gitmiş. İkinci Dünya Savaşı dönemine rastlayan askerliği dört yıl sürmüş. Askerde giydikleri pantolonların paçalarında on altışar tane düğme varmış. Bu ufak, metal düğmelerden birini hâlâ yanında taşıyor, uğur diye. Taburlarının istihbarat subayı olan binbaşı, o zamanlar onun gözünde dünyanın en akıllı insanıymış. Onu hâlâ çok seviyor ve saygı ile anıyor, ve hâlâ dünyanın en akıllı insanı olarak görüyor.

Askerdeyken annesinden bir mektup alır; askerden döndükten sonra ona komşu kızı güzel Hatice'yi alacağını yazmaktadır. Hüseyin, askerliği Hatice'nin hayaliyle bitirir ve askerden döner dönmez onu kaçırır.

Hüseyin karısını çok sevmiş, ama ona "bir yüz görümlüğü bile" verememiş. Gece karısı ile beraber olduktan sonra hemen başka yatağa geçermiş - "iş bitince kaçacan ki kadın da sende rahat uyuyasın" diyor.

Bu arada Hüseyin artık 'Sakallı Hüseyin' olmuştur. Sakallı, on bir senede on iki çocuk sahibi olur. Çünkü bir seferinde eşi ikiz doğurmuştur. Bu on iki çocuktan yalnızca beş tanesi sağ kalır. Hüseyin Dede ölümlerin nedeninin 1940-1950 yılları arasında köyde yaşanan (ve kırk-elli kişinin hayatına mal olan) çiçek salgını olduğunu, çocukları öldüğünde samanlıkta ağladığını anlatıyor.

Sakallı Hüseyin, çocuklarının bazılarına "güzel" isimler, bazılarına da "bulaşık" isimler koymuş. (Onun gözünde Ahmet, Mehmet gibi isimler güzel, Kuran'da geçmeyen isimlerse "bulaşık".) Çocuklarını hepsini büyütüp evlendirmiş. Karısı ölmüş. Köyde yalnız yaşayan Sakallı,. bugün seksen sekiz yaşında ve hâlâ dinç. Kendi bağını kendi çapalıyor, yemeğini kendi yapıyor. Hatta, bir gün onu yine ziyarete gidersek, bize o çok sevdiği lahana böreğinden açaçak. Ha, bir de, on bir senede on iki çocuk yapabilmesinin sırrı lahanalı yazma börekmiş.

dedesi: Hüseyin
ninesi: Selmiyan
babası: Topal Yakup
annesi: Sevdiye
karısı: Hatice
çocukları: Yakup, İsminur, Ünel, Özer, Mustafa

LAKROR TARİFİ: açılan börek hamurlarının içlerine malzeme konmadan pişirilmesinden sonra, bir tarafta yağlı kuzu eti haşlanır. daha sonra haşlanmış etler soğanla ve domatesle pişirilir. sıcak börek kesilir, üzerine et suyu dökülür. son olarak üstüne kuzu eti konur ve servis yapılır.

Bu röportaj ikinci nesil mubadil Florina'lı Mehmet Battal ve üçüncü nesil Kayalar Çor mubadili Koray akkuş tarafından yapılmıştır.

--------------------------------------------------------



Mübadele Anıları 2




TRT 2'de yayımlanacak 'Doğduğum Topraklar' adlı belgesel için 42 Rum ve 63 Türk mübadille görüşüldü. İki ülkede 15 bin kilometre yol kat edildi. Gerçek şu ki, ne birlikte yaşananlar unutuldu, ne insanların doğdukları topraklara özlem dindi.

(Celal BAŞLANGIÇ-Radikal) - Bir otobüs dolusu 'mübadil'le yola koyulmuştuk İstanbul'dan. 2000 yılının ekimi. O tarihlerde kurulmakta olan Lozan Mübadilleri Vakfı'nın düzenlediği gezinin amacı 'Mübadillerin Selanik Buluşması'nı gerçekleştirmekti. Geziye katılanların büyük bölümü ikinci ve üçüncü kuşaktan 'mübadil çocuğu'ydu. Ancak içlerinde tek tük 'birinci kuşak mübadil' de vardı. Yani Yunanistan'da doğmuş ve büyük bölümü bebek denecek yaşta Anadolu topraklarına gelmişlerdi.

Bunlardan biri de Veria'nın Kayalar Köyü'nde doğan İbrahim İşler'di.

Elinde bastonuyla binmişti otobüse. Ancak büyük bir umut vardı yüzünde; doğduğu toprakları görecekti. Büyüklerinin anlattıkları, çocukluk yıllarından beynine kazınan anıları dalga dalga hücum ediyordu yol boyunca. Hatırladıklarına göre Selanik'in Kayalar'ında ilk fırtına Balkan Harbi'nde kopmuştu. Kana bulanmıştı Türklerin, Rumların, Bulgarların ortak yaşamı. Nereye gideceklerini bilmeden yollara düşüyor insanlar. Yollar perişan, yollar çamur deryası... Kaçış yollarında kırılıyor insanlar. Harp bitince köylerine dönüyorlar. Fakat bu kez Bulgarlar geliyor köye. Türk erkeklerini topluyorlar. Aralarında asker olan dayısı da var İbrahim şler'in. Bir Bulgar askeri gelip 'Sen buraya gel' diye ayırıyor dayısı Mahmut'u. Sonra da komutana dönüp 'Bu benim! Bunu ben halledeceğim' deyip çekiyor silahını. Ağaçların arkasından derenin kıyısına kadar götürüyor dayısını. Kuytu bir yere varınca indiriyor silahını: Korkma Çor köylü Mahmut. Korkma! İyiliğe kötülük eden nankörlerden değilim. Ne alıp veremediğim vardı senin Çor Köyü ile benim Akita Köyü arasında? Kim kanlı bıçaklı düşman etti bizi birbirimize? Beni Çor Köyü'nde döven Türklerden sen kurtarmıştın. Haydi Mahmut! Hakkını helal et. Yolun açık olsun. Dere boyunca dikkatli git, geceyi bekle..."

Rum evleri kapış kapış


1922'den sonra Kayseri'den, Amasya'dan, Çorum'dan Rumlar gelmeye başlamış. 1925'te mübadele sırası gelene kadar üç yıl Anadolu'dan gelen Rumlarla birlikte yaşamışlar. Türkçe konuşan, Rumca bilmeyen bu insanlarla hiç de sorunları olmamış. Selanik'ten gemiye bindirilip Samsun'a gönderilmiş brahim İşler ve ailesi: "Samsun'un içi insan kaynıyor. Bir yandan gemiler dolusu gelen mübadil halk, diğer yandan nüfusun yarısını oluşturan Rumların evlerini kapışan Lazlar ve yerliler... Karadeniz ahalisi bize 'Bitli muhacir' derdi. Adımız nereye gitsek 'bitli'ydi. O günlerin acıları, kırılan onurumuzun sızıları taptazedir."

İbrahim İşler, doğduğu Kayalar'a yaklaştıkça daha bir heyecanlanmıştı. Önce Veria'ya giriliyor. Sokaktaki Türkçe konuşmaları duyan yaşlı bir kadın, evinin mutfağından önlüğüyle fırlıyor yola 'Annemin, babamın dilini konuşuyorlar' diye. Eleni'nin ailesi İzmir'den gelmiş. Ancak o ne
Anadolu doğumlu, ne de Yunanistan. İzmir'den Selanik'e giderken gemide doğmuş. Yani Ege Denizi doğumlu. Kayalar'a doğru giderken, İbrahim İşler çocukluğundan kalan izleri hafızasının derinliklerinde arıyor: Liseden yıllarından geçmişimizi, Yunanistan'daki, Kayalar'daki yaşamı, evimizi barkımızı daha çok merak eder oldum. Anlattırdım anneme, babama, kökümüzü, dalımızı, budağımızı. Babam, annem, akrabalarım çok istediler Kayalar'ı görmeyi. Olmadı! Özlem içinde 'Ah bir görsem!' diye diye ölüp gitti insanlar."

'Mübadiller'in Selanik Buluşması'na, 'birinci kuşak bir mübadil' olarak katılan İbrahim İşler, Kayalar'a yaklaşınca bastonunu bıraktı. Neredeyse koşacak. Bir insan için doğduğu, köklerinin olduğu toprakların ne anlama geldiğini kavramak, özlemin ne kadar somut duygu olduğunu çıplak gözle görmek için o anda İbrahim İşler'i görmek gerekirdi. Yalnız onu mu? Türkiye'den gelen ikinci, üçüncü kuşak mübadiller de babasına, dedesine ait bir iz arıyor; hiçbir şey bulamayanlar göçtükleri köylerden bir torba toprak alıyorlar babalarının, dedelerinin mezarına götürmek için.


Bütün bu yaşananlara yıllarca Ege'nin iki yakasında tanık bir gazeteci olarak TRT'nin deneyimli yönetmeni Nilay Gündem'le birlikte yayın-yönetimde yer alan Yaprak Tutal ve Ali Horzumlu bundan yaklaşık iki yıl önce 'mübadele'yi konu alan 'Doğduğum Topraklar' belgeseline başladıklarında alacakları sonucu gerçekten merak etmiştim.

Sonunda çalışmalarını tamamladılar. Türkiye ve Yunanistan topraklarında tam 15 bin kilometre yol kat ettiler belgesellerini tamamlamak için. 4 bin 500 çekim yaptılar. 42 Rum, 63 Türk mübadille yüz yüze görüştüler ve sonunda ortaya 30'ar dakikalık beş bölümlük belgesel çıkardılar. 7 Ocak'ta başlayacak belgeselde kullanılandan fazla malzeme elbette TRT'nin arşivinde yer alacak. Yunanistan'da hayli fazla olan, ancak Türkiye'de daha yeni yeni başlatılan sözlü tarih çalışmalarına görüntülü bir katkı da sunacak belgesel aynı zamanda.


Ekip, yaptığı çalışmadın çok etkilenmiş. "Yunanistan tarafında gidiyoruz, 23 yaşındaki bir genç Türkçe konuşuyor" diyorlar "Türkiye'de Niğde'nin bir köyüne gidiyoruz, bu kez çocuklar Rumca konuşuyor. Larissa'nın bir köyünde Maria Karacaoğlu bizi görünce 'Bilseydim geleceğinizi mantı yapardım' deyiverdi. Güzel bir Türkçeyle anlatıyordu Maria 'Bize Türkoladis yani Türk tohumu derlerdi. Bizi istemiyorlardı. Biz de hâlâ onları istemiyoruz' diye.

Bir mübadilin ortanca kızı bir Yunanlıyla evlenmiş. Adam Yunanistan'da bize bu olayı anlatırken 'Kız gâvura kaçtı' dedi. Birden büyük bir şaşkınlığa düştük, Türkiye'de miyiz, Yunanistan'da mıyız karıştırdık."

'Kahve vermeyin, Türkler çay içer'


Ali Horzumlu, belgeselin çekimleri sırasında yaşadığı ilginç bir olayı aktarıyor:
"Selanik'e giderken bir kasabada mola verdik. Meydanda kahve gibi bir yer var. İnip arabadan, burada Türkçe konuşan var mı, diye sorduk. Türk olduğumuz anlaşılınca kahve hareketlendi. Çoğunlukla Samsun Havza'dan göç eden Rumlar yerleşmiş. Tam kahve ikram edeceklerken arkadan biri 'Hayır, hayır kahve vermeyin' diye seslendi, 'Türkler çay içer'. Buldular, buluşturdular, küçük bir paket Rize çayı getirttiler ve bize çay ikram ettiler. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şeyle karşılaşamazsınız. Ne ben onu tanıyorum, ne o beni tanıyor. Bu müdahaleyi yapan da belli ki ikinci kuşak mübadil. En fazla 50 yaşında."

Yapımcı-yönetmen Nilay Gündem, belgeselin girişine damgasını vuran olayı anlatırken hâlâ o andaki şaşkınlığını yaşıyor besbelli: "Kapadokya'da çekimdeydik. Derinkuyu' nun bir köyünde. Muslittin Aytekin diye bir amcayla köyün kahvesinde çekim yapıyoruz. Başında yün bir takke var. Sorularımızı cevaplıyor. Ben programda hiç görünmüyorum ama çekimler sırasında soruları ben soruyorum. 14 yaşındaymış mübadeleyle Anadolu'ya geldiğinde. 'Neler yaşadığını, neler hatırladığını anlatsana bize' dedim. Başladı 'Biz iyiydik, dosttuk, arkadaştık, komşuyduk. Düğünlerimize gelirlerdi, biz onların düğünlerine giderdik. Nasıl anlatayım o güzel günleri, geceleri yatarım, rüyamda hep o güzel günleri görürüm' diye anlatırken ben ve ekip arkadaşlarım birden fark ettik ki bu rüyayı daha dün gece görmüş. Adam 14 yaşında gelmiş, üzerinden mübadelenin 80 sene geçmiş ve şu anda 94 yaşında, hâlâ rüyasını görüyor o yılların. Tam o sırada ben kendimi tutamayıp 'Hâlâ mı' diye sormuşum."

İşte 'Doğduğum Topraklar' belgeseli, yönetmeni Nilay Günden'in, bir şaşkınlık anında kendini tutamayıp sorduğu bu 'Hâlâ mı' sorusuyla başlıyor.


Yönetmenine göre belgesel; tarihi, toplumsal ve politik yaklaşımların ötesinde, insanlara, duygu ve alışkanlıklarına, benzerliklerimize, coğrafyamızın muhteşem güzelliklerine, onların sevgiyle korumaya çalıştıları her şeye, dostluğa ve aşka dair. 80 yıllık mübadele acısını yaşayan birinci ve ikinci kuşak tanıkların da anlatımıyla bu belgeselde bir kez daha ortaya çıkan gerçek şu ki ne birlikte yaşananlar unutuldu, ne de insanların doğdukları topraklara olan özlemi dindi.

Hâlâ mı? Evet, hâlâ!..

KAYNAK: Radikal, 5 Ocak 2004

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on





Mübadele Anlaşması

YUNAN VE TÜRK HALKLARININ 
MÜBADELESİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME VE PROTOKOL (*)
30 OCAK 1923 TARİHİNDE İMZALANMIŞTIR

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÜMETİ İLE YUNAN HÜKÜMETİ, aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır:

MADDE: 1
Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir. Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.

MADDE: 2
Birinci Maddede öngörülen mübadele:

a) İstanbul’da oturan Rumları (İstanbul’un Rum ahalisini);
b) Batı Trakya’da oturan Müslümanları (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır.

1912 Kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul Şehremaneti daireleri içinde, 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş (etablis) bulunan bütün Rumlar, İstanbul’da oturan Rumlar (İstanbul’un Rum ahalisi) sayılacaklardır. 1913 tarihli Bükreş Andlaşması’nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş (etablis) bulunan Müslümanlar, Batı Trakya’da oturan Müslümanlar (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisi) sayılacaklardır.

MADDE: 3
Karşılıklı olarak, Rum ve Türk nüfusu mübadele edilecek olan toprakları 18 Ekim 1912 tarihinden sonra bırakıp gitmiş olan Rumlar ve Müslümanlar, 1 nci Maddede öngörülen mübadelenin kapsamına girer sayılacaklardır. İşbu Sözleşmede kullanılan “göçmenler” (emigrants) terimi, 18 Ekim 1912 tarihinden sonra göç etmesi gereken ya da göç etmiş bulunan bütün gerçek ya da tüzel kişileri kapsamaktadır.

MADDE: 4
Aileleri Türk ülkesini daha önce bırakıp gitmiş olup da kendileri Türkiye’de alıkonulmuş bulunan Rum halkından vucutça sağlam erkekler, işbu Sözleşme uyarınca, Yunanistan’a gönderilecek ilk kafileyi meydana getireceklerdir.

MADDE: 5
İşbu Sözleşmenin 9 ncu ve 10 ncu Maddelerindeki çekinceler (ihtirazi kayıtlar) saklı kalmak üzere, işbu Sözleşme uyarınca yapılacak mübadele yüzünden, Türkiye’deki Rumların ya da Yunanistan’daki Müslümanların mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verdirilmiyecektir.

MADDE: 6
Mübadele edilecek halklara mensup bir kimsenin gidişine, herhangi bir nedenle olursa olsun, hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bir göçmenin, kesinleşmiş bir hapis cezası bulunduğu, ya da henüz kesinleşmemiş bir cezaya çarptırıldığı, ya da kendisine karşı ceza soruşturması yürütüldüğü durumlarda, söz konusu olan göçmen, cezasını çekmek ya da yargılanmak üzere, kendisine karşı kovuşturmada bulunan ülkenin makamlarınca, gideceği ülkenin makamlarına teslim edilecektir.

MADDE: 7
Göçmenler, bırakıp gidecekleri ülkenin uyrukluğunu yitirecekler ve varış ülkesinin topraklarına ayak bastıkları anda, bu ülkenin uyrukluğunu edinmiş sayılacaklardır. İki ülkeden birini ya da ötekini daha önce bırakıp gitmiş olan ve henüz yeni bir uyrukluk edinmemiş bulunan göçmenler, bu yeni uyrukluğu, işbu Sözleşmenin imzası tarihinde edinmiş olacaklardır.

MADDE: 8
Göçmenler, her çeşit taşınır mallarını yanlarında götürmekte ya da bunları taşıttırmakta serbest olacaklar ve bu yüzden kendilerinden çıkış ya da giriş ya da başka herhangi bir vergi alınmayacaktır. Bunun gibi, işbu Sözleşme uyarınca, bağıtlı Devletlerden birinin ülkesini bırakıp gidecek her topluluk (cemaat, communaute) üyesinin (camiler, tekkeler, medreseler, kiliseler, manastırlar, okullar, hastahaneler, ortaklıklar, dernekler, tüzel kişiler ya da ne çeşit olursa olsun başka tesisler personelini kapsamak üzere) kendi topluluklarına ait taşınır malları yanlarında serbestçe götürmek ya da taşıttırmak hakkı olacaktır. 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonların tavsiyesi üzerine, her iki ülke makamlarınca, taşıma işlerinde en geniş kolaylıklar sağlanacaktır. Taşınır malların tümünü ya da bir kısmını yanlarında götüremeyecek olan göçmenler, bunları, oldukları yerde bırakabileceklerdir. Bu durumda, yerel makamlar, bırakılan taşınır malların dökümünü (envanterini) ve değerini, ilgili göçmenin gözleri önünde saptamakla görevli olacaklardır. Göçmenin bırakacağı taşınır malların çizelgesini ve değerini gösteren tutanaklar dört nüsha olarak düzenlenecek ve bunlardan biri yerel makamlarca saklanacak, ikincisi, 9ncu Maddede öngörülen tasfiye işlemine esas alınmak üzere 11nci Maddede öngörülen Karma Komisyona sunulacak,üçüncüsü göç edilecek ülkenin Hükümetine, dördüncüsü de göçmene verilecektir.

MADDE: 9
8 nci Maddede öngörülen göçmenlerin ve toplulukların kent ve köylerdeki taşınmaz mallarıyla, bu göçmenlerin ya da toplulukların bırakmış oldukları taşınır mallar, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonca, aşağıdaki hükümler uyarınca tasfiye edilecektir. Zorunlu mübadele uygulanacak bölgelerde bulunan ve mübadele uygulanmıyacak bir bölgede yerleşmiş toplulukların din ya da hayır kurumlarına ait olan mallar da, aynı şartlar içinde, tasfiye edilecektir.

MADDE: 10
Bağıtlı Tarafların ülkelerini daha önceden bırakıp gitmiş olan ve işbu Sözleşmenin 3 ncü Maddesi uyarınca nüfus (halkların) mübadelesinin kapsamına girer sayılan kimselere ait taşınır ya da taşınmaz malların tasfiyesi, 9 ncu Madde uyarınca, Türkiye ile Yunanistan’da 18 Ekim 1912 tarihinden bu yana yürürlüğe konmuş kanunlarla her çeşit yönetmeliklere (tüzüklere) göre ya da başka herhangi bir zoralım (müsadere), zorunlu satış, v.b. gibi, işbu mallar üzerindeki mülkiyet hakkını herhangi bir yoldan kısıtlayıcı nitelikte hiçbir tedbire konu olmaksızın yürütülecektir. İşbu Madde ile 9 ncu Maddede öngörülen mallar, bu çeşit bir tedbire konu olurlarsa, bu mallara 11 Maddede öngörülen Komisyonca, bu tedbirler uygulanmamışçasına, değer biçilecektir. Kamulaştırılmış mallara gelince, Karma Komisyon, her iki ülkede mübadele kapsamına girecek kimselere ait olup da, mübadele uygulanacak topraklarda bulunan ve 18 Ekim 1912 den sonra kamulaştırılmış olan bu mallara yeniden değer biçecektir. Komisyon, bir zarar verilmiş olduğunu görürse, bu zararı mal sahiplerinin yararına onaracak bir zarar-giderim (tazminat) saptayacaktır. Bu zarar-giderim tutarı, mal sahiplerinin alacak hesabına ve kamulaştıran ülke Hükümetinin borç hesabına geçirilecektir. 8 nci ve 9 ncu Maddelerde göz önünde tutulan kimseler, şu ya da bu yoldan, yararlanmadan yoksun bırakıldıkları malların gelirlerini elde edememişlerse, bu gelirlerin tutarlarının kendilerine geri verilmesi, savaş öncesi ortalama gelir esas alınarak ve Karma Komisyonca saptanacak yol ve yöntemler uyarınca, sağlanacaktır. Yunanistan’daki Vakıf mallarının ve bunlardan doğan hak ve çıkarların, ve Türkiye’de Rumlara ait benzer tesislerin tasfiyesine girişirken, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu tesislerin ve bunlarla ilgili bulunan özel kişilerin haklarını ve çıkarlarını tam olarak korumak amacıyla, daha önce yapılmış Andlaşmalarda kabul edilmiş ilkelerden esinlenecektir. 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu hükümleri uygulamakla görevli olacaktır.

MADDE: 11
İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girişinden başlayarak bir aylık bir süre içinde, Bağıtlı Yüksek Tarafların her birinden dört ve 1914-1918 savaşına katılmamış Devletlerin uyrukları arasından Milletler Cemiyeti Meclisince seçilecek üç üyeden oluşan ve Türkiye’de ya da Yunanistan’da toplanacak olan bir Karma Komisyon kurulacaktır. Komisyonun Başkanlığını, tarafsız üç üyeden her biri sıra ile yapacaktır. Karma Komisyon, gerekli göreceği yerlerde, bir Türk ve bir Yunanlı üye ile, Karma Komisyonca atanacak tarafsız bir Başkandan oluşacak ve Karma Komisyona bağlı olarak çalışacak alt-komisyonlar kurmaya yetkili olacaktır. Karma Komisyon, alt-komisyonlara verilecek yetkileri kendisi saptayacaktır.

MADDE: 12
Karma Komisyon, işbu Sözleşmede öngörülen göçü denetlemek ve kolaylaştırmak ve 8 nci Madde ile 9 ncu Maddede öngörülen taşınır ve taşınmaz malların tasfiyesine girişmekle yetkili olacaktır. Karma Komisyon, göçün ve yukarıda belirtilen tasfiyenin yol ve yöntemlerini saptayacaktır. Karma Komisyon, genel olarak, işbu Sözleşmenin uygulanmasında gerekli göreceği tedbirleri almağa ve bu Sözleşme yüzünden ortaya çıkabilecek bütün sorunları karara bağlamaya tam yetkili olacaktır. Karma Komisyon kararları oy çokluğu ile alınacaktır. Tasfiye edilecek mallara, haklara ve çıkarlara ilişkin bütün itirazlar Karma Komisyonca kesin olarak karara bağlanacaktır.

MADDE: 13
Karma Komisyon, ilgilileri dinledikten ya da dinlemeğe gereği gibi çağırdıktan sonra, işbu Sözleşme uyarınca tasfiye edilmesi gereken taşınmaz mallara değer biçme işlemine girişmek için tam yetkili olacaktır. Tasfiye olunacak mallara değer biçilmesinde, bunların altın para ile olan değeri esas alınacaktır.

MADDE: 14
Komisyon, ilgili mal sahibine, elinden alınan ve bulunduğu ülkenin Hükümeti emrinde kalacak olan mallardan dolayı borçlu kalınan para tutarını belirten bir bildiri belgesi verecektir. Bu bildiri belgeleri esas alınarak borçlu kalınan para tutarları, tasfiyenin yapılacağı ülke Hükümetinin, göçmenin mensup olduğu Hükümete karşı bir borcu olacaktır. Göçmenin, ilke olarak, göç ettiği ülkede, kendisine borçlu bulunulan paraların karşılığında, ayrıldığı ülkede bırakmış olacağı mallarla aynı değerde ve aynı nitelikte, mal alması gerekecektir. Yukarıda belirtilen biçimde bildiri belgeleri esası üzerinden, her iki Hükümetçe ödenmesi gereken paraların hesabı, her altı ayda bir çıkartılacaktır. Tasfiye işlemi tamamlandığı zaman, karşılıklı borçlar biribirine eşit çıkarsa, bununla ilgili hesaplar denkleştirilmiş (takas ve mahsup edilmiş) olacaktır. Bu denkleştirme işleminden sonra, Hükümetlerden biri ötekine borçlu kalırsa, bu borç peşin para ile ödenecektir.Borçlu Hükümet, bu ödeme işine süre tanınmasını isterse, yıllık en çok üç taksitte ödenmek şartıyla, Komisyon bu süreyi ona tanıyabilecektir. Komisyon, bu süre içinde ödenmesi gereken faizleri de saptayacaktır. Ödenecek para oldukça önemli ise ve daha uzun sürelerin tanınmasını gerektirmekteyse, borçlu Hükümet, borçlu olduğu paranın yüzde yirmisine kadar Karma Komisyonca saptanacak bir parayı peşin olarak ödeyecek, geri kalan borç için de, Karma Komisyonca saptanacak oranda faizli ve yirmi yıllık bir süre içinde anaparaya çevrilebilecek (amortise edilecek) borçlanma bonoları (istikraz tahvilleri) çıkarabilecektir. Borçlu Hükümet, bu borç için, Komisyonca kabul edilecek sağlancalar (rehinler) gösterecektir. Bu sağlancalar, Yunanistan’da Uluslar arası Komisyonca, İstanbul’da Devlet Borcu (Düyun-u Umumiye) Meclisince yönetilecek ve gelirleri toplanacaktır. Bu sağlancalar konusunda anlaşmaya varılamazsa, Milletler Cemiyeti Meclisi bunları saptamaya yetkili olacaktır.

MADDE: 15
Göçü kolaylaştırmak amacıyla, ilgili Devletlerce, Karma Komisyonun saptayacağı şartlarla, Komisyona öndelik (avans) olarak ödemede bulunacaktır.

MADDE: 16
Türkiye ve Yunanistan Hükümetleri, işbu Sözleşme uyarınca, ülkelerini bırakıp gidecek olan kimselere yapılacak bildirilerle, bu kimselerin varış ülkesine taşınmak üzere yönelecekleri limanlara ilişkin bütün sorunlar üzerinde, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonla anlaşmaya varacaklardır. Bağıtlı Taraflar, mübadele edilecek halklara, gidişleri için konmuş tarihten önce yurtlarını bırakıp gitmelerine yol açacak, ya da mallarını ellerinden çıkartmak üzere doğrudan ya da dolaylı hiçbir baskıda bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler. Bağıtlı Taraflar, ülkeyi bırakıp giden ya da gidecek olan göçmenleri hiçbir vergiye ya da olağanüstü bir resme bağlamamayı yükümlenirler. 2 nci Madde uyarınca mübadele dışı bırakılacak bölgelerde oturanların, bu bölgelerde kalmak ya da oralara yeniden dönmek haklarıyla, Türkiye ve Yunanistan’da özgürlüklerinden ve mülkiyet haklarından serbestçe yararlanmalarına hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bu hüküm, mübadele dışı bırakılacak söz konusu bölgelerde oturanların mallarını başkalarına geçirmelerine ve bu kimselerden Türkiye’yi ya da Yunanistan’ı kendi istekleriyle bırakıp gitmek istiyeceklerin gidişine engel olma vesilesi olarak öne sürülemeyecektir.

MADDE: 17
Karma Komisyon çalışmaları ve işlerin yürütülmesi için gerekli giderler, Komisyonca saptanacak oranlar içinde, ilgili Hükümetlerce karşılanacaktır.

MADDE: 18
Bağıtlı Taraflar, işbu Sözleşmenin uygulanmasını sağlamak üzere, yasalarında gerekli değişiklikleri yapmağı yükümlenirler.

MADDE: 19
İşbu Sözleşme, Bağıtlı Yüksek Taraflar bakımından, Türkiye ile yapılacak Barış Andlaşmasının bir parçasıymış gibi, aynı güç ve aynı değerde sayılacaktır. İşbu Sözleşme, söz konusu Andlaşmanın Bağıtlı Yüksek Taraflardan her ikisince onaylanmasından hemen sonra yürürlüğe girecektir. BU HÜKÜMLERE OLAN İNANÇLA, yetki belgelerinin, karşılıklı olarak, usulüne uygun olduğu görülmüş ve aşağıda imzaları bulunan Tamyetkili Temsilciler, işbu Sözleşmeyi imzalamışlardır. LAUSANNE’da, otuz Ocak bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde, üç nüsha olarak düzenlenmiştir. Bu nüshalardan bir Yunanistan Hükümetine, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine verilecek, üçüncüsü de doğruluğu onaylanmış birer örneğini, Türkiye ile yapılmış Barış Andlaşmasını imzalayan Devletlere yollayacak olan, Fransa Cumhuriyeti Hükümetine, bu Devletin arşivlerine konulmak üzere, teslim edilecektir.


(L.S.) * E.K. VENİSELOS (L.S.) M. İSMET

(L.S.) D. CACLAMANOS (L.S.) Dr. RIZA NUR
(L.S.) HASAN



*”Mühür yeri” anlamına “Locus Sigilli” sözlerinin kısaltılışı







PROTOKOL

GEREĞİ GİBİ YETKİLİ KILINMIŞ OLAN VE AŞAĞIDA İMZALARI BULUNAN TAMYETKİLİ TÜRK TEMSİLCİLERİ, Türk Hükümetinin, Rum ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin olarak, Yunanistan’la bugünkü tarihte yapılmış Sözleşmenin yürürlüğe konulmasını beklemeksizin ve bu Sözleşmenin 1 nci Maddesindeki hükmün uygulama alanı dışında kalmak üzere, Barış Andlaşması imza edilir edilmez, iş bu Sözleşmenin 4 ncü Maddesinde göz önünde tutulan, vücutça sağlam erkekleri serbest bırakacağını ve bunların gidişini sağlayacağını bildirirler.

LAUSANNE’da, otuz Ocak bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde, üç nüsha olarak düzenlenmiştir.

İSMET
Dr. RIZA NUR
HASAN



Lozan Barış Konferansı-Tutanaklar Belgeler- Takım: II Cilt:2

Çeviren Seha L. Meray, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları

no: 348



Mübadelei Ahali Hakkında Lozan Muahedenamesiye Atina İtilafnamesinin Tatbikatından Mütevellit Mesailin Halli İçin Yunanistanla İmza Edilen Mukavelename

Andlaşmanın imza yeri ve tarihi : Ankara, 10 Haziran 1930
Onay Kanununun tarih ve sayısı : 17 Haziran 1930, sayı 1725
Resmi Gazete ile ne?ir ve ilanı : 1 Temmuz 1930 Sayı: 1534
D Ü S T U R : III. Ter. Cilt 11 Sahife: 706

ONAY KANUNU Madde 1-Mübadelei ahali hakkında Lozan Muahedenamesi ile Atina İtilafnamesinin tatbikatından mütevellit mesailin kat'i surette halli için Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan arasında akit ve 10 Haziran 1930 tarihinde Ankara'da imza edilen Mukavelename tasdik olunmuştur.

Madde 2-Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 3-Bu kanunun İcrayı ahkamına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

MÜBADELEİ AHALİ HAKKINDA LOZAN MUAHEDENAMESİYLE ATİNA İTİLAFNAMESİNİN TATBİKATINDAN MÜTEVELLİT MESAİLİN HALLİ İÇİN YUNANİSTANLA İMZA EDİLEN MUKAVELENAME Bir taraftan

Türkiye ve Diğer taraftan Yunanistan Mütekabilen Lozan muahedenamesile derpi? edilen Türk ve rum ahalinin mübadelesine müteallik mukavelenameler, beyannameler, itilaflar ve diğer ukut ile bunların merbutatının tatbikatından mütevellit bilumum mesaili kat'i surette tasviye arzusile mütehalli olarak bu bapta bir mukavelename aktine karar vermişler ve murahhasları olmak üzere, Türkiye Cümhuriyeti Reisi: İzmir Meb'usu ve Türkiye Cümhuriyeti Hariciye Vekili Doktor Tevfik Rüştü Beyfendiyi, Yunan Cümhuriyeti Reisi: Yunanistanın Fevkalade Murahhası ve Orta Elçisi Müsyü S. Polikroniyadis Cenaplarını tayin buyurmuşlardır. Müşarileyhima usulüne muvafık görülen salahiyetnamelerini yekdi?erine tebliğ ettikten sonra ahkâmı atiyeyi karalaştırmışlardır.

BİRİNCİ FASIL

mübadillerin malları

MADDE 1 Mübadil müslümanların Yunanistanda bıraktıkları menkul ve gayri menkul malların tam mülkiyeti Yunan Hükümetine geçecektir.

MADDE 2 Mübadil Rumların Türkiyede bıraktıkları menkul ve gayri menkul mallaryn tam mülkiyeti Türk Hükümetine geçecektir.

MADDE 3 Elyevm bankalarda mevcut her nevi mevduat üzerine iki Hükümet tarafından konulmuş olan memnuiyetler işbu mukavelenamenin imzası tarihini takip eden beş gün zarfında kaldırılacak ve mezkûr mevduat menlehülhaklarına iade edilecektir. İcaby takdirinde Muhtelit Mübadele Komisyonu alakadarlara bu hususta mücamelekâr vesatatta bulunabilecektir.

MADDE 4 İki Hükümet, mübadil mallarının tasfiyesi mes'elesinin halli hakkında hemen rey beyanını Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azasına tevdi ederler. Mübadiller hakkındaki tütün ö?rile kasalara mütedair metalip bunlara dahildir. Her iki Hükümet muvafakatlerini en kısa bir zamanda ve işbu itilafnameyi tasdika arzetmeden evvel bildirmeyi taahhüt ederler.


İKİNCİ FASIL

Dokuz numaralı beyannameden müstefit olacakların malları

MADDE 5 Dokuz numaraly beyannameden müstefit olan Müslümanlara ait menkul ve gayri menkul mallaryn tam mülkiyeti, sahiplerine iade edilmi? olup bilfiil tasarruf ve intifalarynda bulunan gayri menkul mallar müstesna olmak üzere Yunan Hükümetine geçecektir.

MADDE 6 Dokuz numaraly beyannameden müstefit olan Rumlara ait menkul ve gayri menkul mallaryn tam mülkiyeti Türkiye Hükümetine geçecektir.


ÜÇÜNCÜ FASIL

Türk tebaasının malları

MADDE 7 Türk tebaası Müslümanlara ait ve Yunanistanda kâin gayri menkul malların tam mülkiyeti Yunan Hükümetine geçecektir. Sahiplerine iade edilmiş olup ve bilfiil tasarruf ve intifalarında bulunan gayri menkul mallar bu hükümden müstesnadır. Türk tebaasının (Lausanne) muahedesi mer'iyete konulduktan sonra, vaziyet ve tasfiye edilmiş olan menkul malları da Yunan Hükümetinin mülkü olacaktır. Şurası mukarrerdir ki birinci fıkra mucibince Yunan Hükümetinin mülkiyetine geçen gayri menkullerde mevcut menkulat, ashabının serbest tasarrufunda bırakılacaktır. İşbu maddenin geçen fıkralarında tahsisen zikredilmemiş bulunan diğer bilumum emval, hukuk ve menafi «Lausanne» muahedenamesinin buna müteferri ahkâmına ve bilhassa mezkûr muahedenin 65 inci ve 66 ıncı maddelerinde yazılı hükümlere tabi tutulmakta devam eyleyecektir.


DÖRDÜNCÜ FASIL

Yunan tebaasının malları

MADDE 8 Yunan tebaasına ati olup mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntakası haricinde kâin gayri menkul malların tam mülkiyeti Türk Hükümetine geçecektir. Yunan tebaasının (Lausanne) muahedenamesi mer'iyete konulduktan sonra vaziyet ve tasfiye edilmiş bulunan menkul malları da Türk Hükümetinin mülkü olacaktyr. Şurasy mukarrerdir ki, birinci fıkra mucibince Türk Hükümetinin mülkiyetine geçen gayri menkullerde mevcut menkulat, ashabının serbest tasarrufunda bırakılacaktır. İşbu maddenin geçen fıkralarynda tahsisen zikredilmemiş bulunan diğer bilumum emval, hukuk ve menafi «Lausanne» muahedenamesinin buna müteferri ahkâmına ve bilhassa mezkûr muahedenin 65 inci ve 66 ıncı maddelerinde yazılı hükümlere tabi tutulmakta devam eyleyecektir.

MADDE 9 Yunan tebaasının, mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntakasynda kâin gayri menkul malları üzerindeki mülkiyet hakları işbu mukavelename ahkâmı ile hiç bir suretle ihlal edilmemiştir. İşbu mukavelenamenin mer'iyete konulmasyndan itibaren nihayet iki ay zarfynda, gayri menkul malları vaziyet, haciz veya işgal gibi herhangi bir tedbire maruz kalmış olan Yunan tebaası bizzat veya kanuni mümessilleri vasıtasile mülklerine tam ve serbest tasarrufu ve anlardan intifaı tekrar elde etmiş balunacaklar ve zikri geçen mahiyetteki bilumum tedbirler derhal kaldırılacaktır. Yukarıda beyan olunan tedbirler, mülk sahibinin Yunan tebaasından olması sebebile ittihaz edilmiş bulunduğu ve mahalli tapu dairesi tarafından verilmiş mülkiyet senetlerinde sahibinin Yunan tabiiyeti yazılı olduğu takdirde işbu tedbirlerin kaldırılması ve mülk sahibinin serbest ve tam tasarrufunu tekrar elde etmesi hiç bir suretle talik olunmıyacaktır. İki memleket arasında mer'i muahede, mukavele ve itilaflara tevfikan Türk veya Yunan tabiiyetinin iktisabı şartlarından mütevellit bilcümle ihtilaflar Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azasının kararı ile kat'i surette halledilecektir. Diğer taraftan, Âkitler işbu mukavelename ahkâmının, hassaten 12 inci maddenin, malları İstanbul'un mübadeleden istisna edilmiş kısmında bulunan ve işbu mukavelename haricindeki ahkâmı ahdiye ile tarif edilmiş olan Yunan tebaasının miktarını tezyit veya tenkis edebilecek surette tefsir edilmemesini kabul hususunda tamamile mutabık bulunmaktadır. Şurasy mukarrerdir ki mübadillere tanınmış olan Yunan tabiiyeti işbu mukavelede derpi? edilen iadei emlake taallüku itibarile hiç bir hükmü haiz bulunmamaktadır. İşbu maddenin ihtiva ettiği ahkâmı tatbikan Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azası tarafından ittihaz edilebilecek mukarrerat, işbu mukavele ahkâmının tatbik sahası haricinde tehaddüs edecek herhangi bir ihtilafta, hiç bir kimseye karşı hüküm ifade edemiyecektir.


BEŞİNCİ FASIL

İstanbul «Etabli» lerinin malları

MADDE 10 Türkiye, İstanbula geldikleri tarih ve doğdukları yer ne olursa olsun, mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntakasında elyevm hazır bulunan Türk tabiiyetindeki bütün Rum Ortodokslara «etabli» sıfatı tanyr. Ayni «etabli» sıfatı, İstanbulu Türkiye Cümhuriyeti makamatı tarafından verilmiş pasaportlarla terketmiş bulunan gayri mübadil şahyslara da tanınmıştır. İşbu maddenin yukarıki fıkraları ahkâmına nazaran aile reisleri «etabli» tanınmış olan kadınlar, kız ve erkek küçük çocuklar, reşit bile olsa evlenmemiş kızlar İstanbul'daki aile reislerine iltihak etmek hakkını haizdirler. Yukarıda yazılı şartlar dahilinde reşit oğlu «etabli» tanınmış olan dul anaların da İstanbul'daki oğullarına iltihaklarına müsaade edilir. Yukarıki fıkralarda kastedilen şahısların mübadeleden istisna edilmiş olan İstanbul mıntakasına avdet etmeleri için Türk Hükümeti tarafından her türlü kolaylık gösterilecektir. Bu maddenin birinci fıkrasyna nazaran «etabli» tanınmış olan ve aile reisleri elyevm İstanbul haricinde bulunan kadınlar, kız ve erkek küçük çocuklar ve reşit bile olsa evlenmemiş kızlar oturdukları yeri terke mecbur tutulmıyacaklardır. Yukarıda gösterilen sınıfların cümlesine dahil şahısların «etabli» vesikalarının tevzii gene kendilerince ittihaz edilecek şekil ve usul dahilinde ifa edilmek üzere, Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azasına mevdudur.

MADDE 11 Aktedilmiş olan mukavelename ve itilafnameler ile «etabli»lere temin edilen haklaryn istimalini i?kâl eden bilumum tedbirler, hususile evlenme, emlak alym ve satymy, serbestçe seyrüsefer gibi haklara taallük edenler ve keza evvelki maddede kastolunan ?ahyslar hakkynda Türkiye makamaty tarafyndan emredilen sair bütün takyidat evvelki maddenin son fykrasynda mevzuubahis «etabli» vesikalarynyn da?ytylmasy beklenmeden, bu mukavelename mer'iyete konulur konulmaz, kaldyrylacaktyr.

MADDE 12 A?a?ydaki zikredilen menkul ve gayri menkul mallaryn tam mülkiyeti Türkiye Hükümetine geçecektir. 1- Mübadeleden istisna edilmi? olan Ystanbul myntakasyny terkedip i?bu mukavelenamenin 28 inci maddesi ahkâmyna göre avdet hakkyndan mahrum bulunan Türk tabiiyetindeki gayri mübadil Rum ortodokslara ait ve Türkiye'de kain menkul ve gayri menkul mallar;
2- Mübadeleden istisna edilmi? olan Ystanbul myntakasy haricinde kâin olup Ystanbul myntakasy dahilinde hazyr bulunan «etabli» Rumlara veya i?bu mukavelenamenin 10 uncu maddesi hükmüne göre avdet hakkyndan istifade eden ?ahyslara ait olup mübadeleden istisna edilmi? bulunan Ystanbul myntakasy haricinde kâin menkul ve gayri menkul mallar.

MADDE 13 Mübadeleden istisna edilmi? olan Ystanbul myntakasynda bulunan «etabli» Rumlaryn ve keza i?bu mukavelenamenin 10 uncu maddesi hükmüne göre avdet hakkyndan istifade eden ?ahyslaryn, mübadeleden istisna edilmi? olan Ystanbul myntakasyndaki menkul ve gayri menkul mallary üzerinde mevcut mülkiyet haklary, i?bu mukavelename ahkâmile hiç bir veçhile ihlal olunmamy?tyr. Bu maddenin Yukaryki fykrasynda zikredilen mallar üzerinde yapylan bilcümle vaziyet ve haciz muamelesi bila teahhur kaldyrylacak ve sahibinin veya kanuni mümessilinin bu mallara tam ve serbestçe tasarrufu ve onlardan intifay tekrar elde etmesi hiç bir veçhile talik edilmiyecektir.


ALTINCI FASIL

Garbi Trakya Müslüman « etabli» lerinin mallary

MADDE 14 Yunanistan, Garbi Trakyaya geldikleri tarih ve do?duklary yer ne olursa olsun mübadeleden istisna edilmi? olan Garbi Trakya myntakasynda elyevm hazyr bulunan Yunan tabiiyetindeki bütün müslümanlara «etabli» syfaty tanyr. Ayni «etabli» syfaty, Garbi Trakyayy Yunan Cümhuriyeti makamaty tarafyndan verilmi? pasaportlarla terketmi? bulunan gayri mübadil ?ahyslara da tanynmy?tyr. Y?bu maddenin yukaryki fykralary ahkâmyna nazaran aile reisleri «etabli» tanynmy? olan kadynlar, kyz ve erkek küçük çocuklar ve re?it bile olsa evlenmemi? kyzlar, Garbi Trakyadaki aile reislerine iltihak etmek hakkyny haizdirler. Yukaryda yazyly ?artlar dahilinde re?it o?lu «etabli» tanynmy? olan dul kadynlaryn da Garbi Trakyadaki o?ullaryna iltihaklaryna müsaade edilir. Yukarydaki fykralarda kastedilen ?ahyslaryn mübadeleden istisna edilmi? olan Garbi Trakya myntakasyna avdet etmeleri için Yunan Hükümeti tarafyndan her türlü kolaylyk gösterilecektir. Bu maddenin birinci fykrasyna nazaran «etabli» tanynmy? olan ve aile reisleri elyevm Garbi Trakya haricinde bulunan kadynlar kyz ve erkek küçük çocuklar ve re?it bile olsa evlenmemi? kyzlar oturduklary yeri terke mecbur tutulmayacaklardyr. Yukaryda gösterilen synyflaryn cümlesine dahil ?ahyslara «etabil» vesikalarynyn tevzii, gene kendilerince ittihaz edilecek ?ekil ve usul dahilinde ifa edilmek üzere, Muhtelit Mübadele komisyonu bitaraf azasyna mevdudur.

MADDE 15 Aktedilmi? olan mukavelename ve itilafnamelerle «etabli» lere temin edilen haklaryn istimalini i?kâl eden bilümum tedbirler, hususile evlenme, emlak alym ve satymy, serbestçe seyrüsefer gibi haklara taallük edenler ve keza evvelki maddede kastolunan ?ahyslar hakkynda Yunan makamaty tarafyndan emredilen sair bütün takyidat, evvelki maddenin son fykrasynda mevzuubahis «etabli» vesikalarynyn da?ytylmasy beklenmeden, i?bu mukavelename mer'iyete konulur konulmaz kaldyrylacaktyr.

MADDE 16 A?a?yda zikredilen menkul ve gayri menkul mallaryn tam mülkiyeti Yunan Hükümetine geçecektir.
1- Mübadeleden istisna edilmi? olan Garbi Trakya myntakasyny terkedip i?bu mukavelenamenin 28 inci maddesi ahkâmyna göre avdet hakkyndan mahrum bulunan Yunan tabiiyetindeki gayri mübadil Müslümanlara ait ve Yunanistan'da kâin menkul ve gayri menkul mallar,
2- Mübadeleden istisna edilmi? olan Garbi Trakya myntakasy haricinde kâin olup bu myntaka dahilinde hazyr bulunan «etabli» Müslümanlara veya i?bu mukavelenamenin 14 üncü maddesi hükmüne göre avdet hakkyndan istifade eden ?ahyslara ait menkul ve gayri menkul mallar,
3- Garbi Trakyada kâin olup Yunan Heyeti Murahhasasynyn 18 Haziran 1927 tarihinde Muhtelit Komisyona tevdi etti?i listede münderç mallar;
4- Merbut di?er mütemmim bir listede gösterilen ve elyevm tahty i?galde bulunan cem'an yedi bin strema mesahasynda arazi.

MADDE 17 16 yncy maddenin 3 üncü ve 4 üncü fykralarynyn ihtiva etti?i hükümler mahfuz kalmak ?artile, mübadeleden istisna edilmi? olan Garbi Trakya myntakasynda bulunan «etabli» Müslümanlaryn ve keza i?bu mukavelenin 14 üncü maddesine göre avdet hakkyndan istifade eden ?ahyslaryn, mübadeleden istisna edilmi? olan Garbi Trakya myntakasynda kain menkul ve gayri menkul mallary üzerinde mevcut mülkiyet haklary i?bu mukavelename ahkâmile hiç bir veçhile ihlal olunmamy?tyr. Y?bu maddenin yukaryki fykrasynda zikredilen mallar üzerinde yapylan bilcümle vazyyet ve haciz muameleleri bila teahhur kaldyrylacak ve sahiplerinin veya kanuni mümessilinin bu mallara tam serbestçe tasarrufu ve onlardan intifay tekrar elde etmesi hiç bir veçhile talik edilmeyecektir.


YEDYNCY FASIL

Varidat ve muadilleri, tazminat

MADDE 18 Yki Hükümet yukaryda zikredilen synyflardan herhangi birine dahil olanlaryn i?gali dolayysile tediyesi lazym gelen varidat ile muadilleri için bütün mütalebattan sarfynazar ederler. (Fasyl 2, 3, 4, 5, ve 6)

MADDE 19 Muhtelit komisyonun (28) numaraly kararynyn 3 üncü maddesi muktazasynca tediyesi lazym gelen bedelaty icare ile sair tazminat meselesinin, kendi tebaalary ile do?rudan do?ruya halli her iki Hükümetçe müterettip bulunmaktadyr.


SEKYZYNCY FASIL

Tediye ve tazminat

MADDE 20 Yunan Hükümeti i?bu mukavelenamenin mer'iyete konulmasyny takip eden ay zarfynda Muhtelit Komisyon emrYne 425,000 Yngiliz lirasy verecektir. Muhtelit Komisyon bu mebla?y ?u cihetlere tahsis edecektir:
A: Ystanbulda bulunan Türk tabiiyetindeki «etabli» Rumlarla i?bu mukavelenamenin 10 uncu maddesi hükmünce avdet hakkyndan istifade edecek ?ahyslary mübadeleden istisna edilen Ystanbul myntakasy haricinde mutasarryf olduklary mallary için, kendi marifetile, tazmin etmek üzere 150.000 Yngiliz lirasy.
B: Bu mukavelenin 16 yncy maddesi mucibince mallary Yunan Hükümetinin mülkiyetine geçen Yunan tabiiyetindeki «etabli» Müslümanlary, kendi marifetile, tazmin için 150,000 Yngiliz lirasy.
Y?bu maddenin 1 inci ve 2 inci fykralarynda kastedilen ?ahyslary tazmine tahsis olunan mebali? Muhtelit Komisyon tarafyndan tesbit edilecek kysa ve çabuk bir usul ile ve kendi te?kilaty tarafyndan da?ytylacaktyr. 125,000 Yngiliz lirasyna bali? olan bakyye Muhtelit Komisyon tarafyndan Türk Hükümetine üç defada verilecektir. 62,500 Yngiliz lirasyna bali? olan ilk tediye i?bu mukavelenamenin mer'iyete konulmasyny takip edecek ay zarfynda; 47,500 Yngiliz lirasyna bali? olan ikincisi i?bu mukavelenamenin 9 uncu maddesine tevfikan Yunan tebaasyna ait bilcümle emlakin iade edildi?ine Muhtelit Komisyonun bitaraf azasynca hükmedilir edilmez; 15,000 Yngiliz lirasyna bali? olan üçüncü ve sonuncusu da i?bu mukavelenamenin Türkiye'ye tahmil eyledi?i bütün taahhüdat ve mükellefiyetlerin tamamy tamamyna icra edildi?i Muhtelit Komisyon bitaraf azasy tarafyndan tebyin edildikten sonra yapylacaktyr. Yunanistan'ca i?bu maddede münderç ahkâmy ifaen tediye edilecek mebali?in tesviyesini müteakip Yunanistan i?bu mukavelename hükümlerine göre iktisap eylemesine muvafakat edilmi? olan mallardan mütevellit bilcümle borçlardan beri olmu? olacaktyr.

MADDE 21 Yukaryki madde mucibince Yunan Hükümetinin Muhtelit Mübadele Komisyonu emrine tevdi etme?i taahhüt etti?i 425, 000 Yngiliz lirasile i?bu mukavelenin 20 inci maddesinin 4 üncü fykrasynda zikredilen 15,000 Yngiliz lirasy 1 kânunuevvel 1926 tarihli Atina itilafnamesinin 6 yncy maddesine tevfikan Yunanistan tarafyndan Türk Hükümetine, teminat makamynda terk edilmi? bulunan 500,000 Yngiliz lirasyndan tediye edilecek ve Yunanistana ait olacak olan mütebaki 60,000 Yngiliz lirasynyn kendisine ret ve tesviyesine müteallik bilcümle muameleler her iki Hükümet tarafyndan bila teahhur ifa edilecektir.


DOKUZUNCU FASIL

Hususi hükümler

MADDE 22 Y?bu mukavelenamenin 4,5 ve 6 yncy fasyllarynda zikredilen synyflardan birine dahil bulunan bir gayri menkulu iade imkânsyzly?y takdirinde gayri menkullerin kâin bulunduklary memleketler Hükümetleri onlary ancak syrf istisnai hallerde ve iadeyi imkânsyz kylan haller Muhtelit Komisyonda tebyin olunduktan sonra iktisap edebileceklerdir. Her bir defasynda keyfiyet mezkûr komisyonca tasvip edildikten sonra Komisyon mevzuubahis malyn kyymetini takdire tevessül edecek ve sahibini a?a?ydaki tarzda tazmin eyleyecektir. E?er gayri menkul Yunan tebaasyndan birine ait bulunuyorsa, i?bu mukavelenamenin 20 inci maddesinde gösterilen ?artlar dahilinde Türk Hükümetine tesviye edilmek üzere Muhtelit Komisyon emrinde bulunan 47,500 Yngiliz lirasyndan, gayri menkule takdir edilen kyymete muadil bir mebla? ifraz edilerek menlehül hakkyna tediye edilecektir. E?er «etabli» bir Ruma ait gayri menkul mevzuubahis ise bu para mezkûr 20 inci madde hükmünce Türk Hükümetine tesviye edilmek üzere Muhtelit Komisyonun elinde bulunan 15,000 Yngiliz lirasyndan ifraz olunacaktyr. Yunan hükümeti, Garbi Trakya Müslüman «etabli»lerine ait olup bu maddenin birinci fykrasynda derpi? edilen usul ve ?artlara göre kendisi tarafyndan iktisabyna müsaade edilecek olan mallaryn sahiplerini icaby takdirinde tazmine tahsis edilmek ve bu mukavelenamenin 23 üncü maddesinde gösterilen ?artlar dahilinde ifraz olunmak üzere Muhtelit Komisyona 150,000 Yngiliz liralyk bir mebla? tediye etme?i taahhüt eyler.

MADDE 23 Evvelki maddenin 3 üncü ve 4 üncü fykralarynda zikredilen mebali?, i?bu mukavelenamede münderiç ?artlaryn ve hükümlerin tamamiyet üzere ifasyny temine tahsis edilmi? oldu?undan o madde hükümlerine göre yapylacak her bir tediyaty müteakyp, Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azasynyn talebi üzerine kaldyrylmy? olan paraya müsavi bir tediyat ile i?bu mebali?in eski miktaryna ibla?yna tevessül edilecektir. Y?bu mukavelename mucibince uhdesine terttüp eden bütün borç ve mükellefiyetlerin tamamiyet üzere ifa edilmi? oldu?unun Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azasy tarafyndan tesbitini müteakip her bir Hükümet kendisine ait bulunan 15,000 Yngiliz lirasyny iade ettirmek hakkyny haiz bulunacaktyr.

MADDE 24 Y?bu mukavelenamenin 22 inci maddesinde zikredilen hükümler mahfuz kalmak ?artile, Türk Hükümeti i?bu mukavelename ahkâmyna nazaran iktisap etmesine müsaade edilmi? olan mallardan dolayy bilcümle taahhüdattan beridir.

MADDE 25 Y?bu mukavelenamenin 12 ve 16 yncy maddelerinin 1 inci fykralarynda kastedilen gayri menkuller, Hükümetlerden biri tarafyndan i?bu mukavelenamenin mer'iyete konulmasy tarihinde i?gal edilmemi? bulundu?u takdirde mezkûr mallara vazyyet olunmasy veyahut bunlaryn haciz veya i?gali her bir defasynda ancak Muhtelit Komisyonun evvel emirde tetkik ve tasvibinden sonra kabil olacaktyr. Muhtelif Komisyonun faaliyeti nihayete erdikten sonra hiç bir vazyyet, haciz veya i?gal yapylamayacaktyr.

MADDE 26 Ahkâmy umumiye ve Türk ve Yunan Hükümetlerinin mülkiyetine geçen mallar hakkyndaki hükümler mahfuz tutulmak ?artile ve alakadarlaryn talebi üzerine her iki memleketteki kadastro daireleri, Yunan tebaasynyn veya mallaryna bilfiil tasarruf eden Türk tabiiyetindeki ?ahyslarla «etabli» Müslüman ve Rumlaryn bir gayri mübadilden miras tarikile sahip olduklary Ystanbul ve Garbi Trakyada kâin mallaryn intikali için lazym gelen ve bu güne kadar yapylmamy? olan bilümum muameleleri ikmal ile mükelleftirler.


ONUNCU FASIL

Umumi hükümler

MADDE 27 Y?bu mukavelenamede görülen «Ystanbul» kelimesi Türk ve Rum ahalinin mübadelesi hakkynda 30 kânunusani 1923 de (Lausanne) da imza edilen itilafnamenin 2 inci maddesinde münderç bulundu?u ?ekilde «Constantinople» ?ehrini i?aret etmektedir. 9 numaraly beyanname ahkâmyndan istifade edenler; Türk tabiiyetinde bulunanlar, Yunan tabiiyetinde bulunanlar, Ystanbul Rum «etabli» leri, Garbi Trakya Müslüman «etabli» leri tabirleri hakiki ?ahyslara oldu?u gibi hükmi ?ahyslara da mabihittatbiktir.

MADDE 28 Elyevm Ystanbul'da bulunmayan ve Ystanbul'u Türkiye Cümhuriyeti makamatyndan verilmi? bir pasaportu hamil bulunmaksyzyn terketmi? olan Türk tabiiyetindeki gayri mubadil Rum Ortodokslarla elyevm Garbi Trakyada bulunmayan ve Garbi Trakyayy Yunan Cümhuriyeti makamatyndan verilmi? bir pasaportu hamil bulunmaksyzyn terketmi? olan Yunan tabiiyetindeki gayri mübadil müslümanlar i?bu mukavelename müfadynca avdet hakkyndan mahrumdurlar. Her iki Hükümet mütekabilen yukaryki fykraya göre avdet hakkyndan mahrum olan Türk tabiiyetindeki Ystanbul Rumlarile «9 numaraly beyanname» ahkâmyndan müstefit Rumlara Yunan tabiiyetini ve yukaryki fykraya nazaran avdet hakkyndan mahrum Yunan tebaasy Garbi Trakya Müslümanlarile «9 numaraly beyanname» ahkâmyndan istifade eden Müslümanlara Türk tabiiyetini tanydyklaryny beyan ederler. Mevzuubahis ?ahyslar bu tabiiyet de?i?tirmeden dolayy memleketi asliyelerinde hiç bir suretle haklarynyn ve hususile mameleke, mirasa, mahkemelerde dava ikamesine ve saireye müteallik haklarynyn iskatyna maruz kalmayacaklardyr. Bu e?hasyn tebdili tabiiyetleri Ystanbulda yahut Garbi Trakyada hazyr bulunan zevceleri ile evlatlarynyn da tabiiyetlerini de?i?tirmek neticesini hasyl eder; me?er ki her memleketin milli kanunu buna mani buluna.

MADDE 29 Ahkâmy umumiye ve i?bu mukavelenamenin 25 inci maddesi hükümleri mahfuz kalmak ?artile, i?bu mukavelename ile mülkiyeti iki Hükümetten birine geçmeyen mallar hakkynda bundan böyle hiç bir vaziyet muamelesine veya takyidi tedbire tevessül edilmeyecek ve sahipleri dilekdikleri gibi intifa, tasarruf ve idarede serbest olacaklardyr.

MADDE 30 Y?bu mukavelenamede münderiç «elyevm» ve «bilfiil» tabirleri a?ustos 1929 tarihinde mevcut vaziyeti filiyeye muzaftyrlar.


ONBİRİNCİ FASIL

Hakeme müteallik maddeler

MADDE 31 İşbu mukavelenamenin tatbiki, iki Hükümet tarafından, bu maksatla lazım gelen teşkilatı vücude getirecek olan Mübadelei Ahali Muhtelit Komisyonuna tevdi edilmiştir.

MADDE 32 İşbu mukavelenamenin tatbik ve tefsirine müteallik olarak ileride Muhtelit Mübadele Komisyonunda tahaddüs edebilecek bilumum ihtilaflar için umumi bir surette iki Hükümet. Muhtelit Mübadele Komisyonunun bitaraf azasına hakem sıfatını tanırlar ve onların kararlarını münakaşasız kabul etmeyi şimdiden taahhüt ederler. İşbu mukavelenamenin tatbiki sahasında Türk ve Yunan Heyeti Murahhasaları arasında çıkabilecek her bir ihtilaf veya niza böylece Muhtelit Mübadele Komisyonu bitaraf azasının reylerile kat'i halledilecektir.


ONİKİNCİ FASIL

Nihai hükümler

MADDE 33 İşbu mukavelenamenin muhtevi olduğu ahkâma muhalif bulunan veya tamamile tatbikına herhangi bir suretle mani olan her nevi kanunlar, emirnameler, nizamnameler ve kauni ve resmi tefsirler veya emir ve tamimler her iki memlekette işbu mukavelename ile kendiliğinden mülga olacaktır.

MADDE 34 İşbu mukavelename tasdik edilecek ve böylece her iki memlekette kanun mahiyetini iktisap edecektir. Derhal tatbiki için iki memleketin kanunları mucibince lazım gelen bilumum neşriyat ve ilanat ifa edilecektir.
Tasdiknameler Atinada teati olunacaktır.
Ankara, 10 Haziran 1930
Dr. T. Rüştü S. Polychroniadis
MÜTEMMYM LİSTE 10 Haziran 1930 tarihinde Ankarada imza edilen mukavelenamenin 16 ıncı maddesinin 4 üncü fıkrasynda derpi? edilen (7000) stremanın kendilerinden alınacağı yerler.

İskeçe Strema
Yeni çiftlik 4 000
Kutuklu tepe 740
Yolcuzade 1 500
Ferezler 2 000
Çepel 4 000 12 240
Orestiya
Deli Elya 1 000
Demerde? 2 400
Mara çiftlik 1 500 5 600
17 840
 

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on

İzleyiciler

Ziyaretçi İstatistik

Site Sayacı