DRAMA KÖPRÜSÜ BULUNDU; PEKİ YA DEBRELİ HASAN’IN MEZARI NEREDE?




“Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez,
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez.
At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin,
Drama mahpusunda Hasan Kara kedi dinlesin...”

 “Ben mübadilim” deyip de bu türküyü bilmeyen adama DNA testi yaptırmak caiz olsa gerek! Bizim kızancıklar arasında Debreli Hasan türküsü öylesine meşhurdur ki teşbihte hata olmaz, yarı yarıya milli marş bile kabul edilir.

 Peki kimdir Debreli Hasan? Nerede doğmuş, nerede yaşamış, nerede ölmüşür? Gerçekten Debreli midir; yoksa Rumeli Türkçesiyle “söyle be Hasan” manasında “De bre Hasan” diye mi okunmalıdır bu türkü? Bütün bunları bilmiyoruz.

Yakın zamana kadar türküde bahsi geçen ve bizim köşemize ismini veren Drama Köprüsü’nün nerede olduğunu da bilmiyorduk. Ta ki Lozan Mübadiller Vakfı kaynaklı “Drama Köprüsü bulundu” haberini işitinceye kadar...

www.samsunmubadele.org.tr adresinde de yer bulan bu flaş haberden öğreniyoruz ki Drama Köprüsü, meğer tarihi bir su kemeri imiş. Drama'da yaşayan yerel tarihçi olan Drama Küçük Asyalılar Mübadiller Derneği Başkanı Nikos Latsistalis, uzun yıllardır devam eden çalışmalar sonunda, Yunanistan’ın Drama kentine bağlı Nikiforos ve Karyafiton köyleri arasında uzanan tarihi su kemerini keşfetmiş.

Türküden öğreniyoruz ki Drama Köprüsü geçilmeyecek kadar dar imiş. Bu su kemeri de dışarıdan bir köprüye benziyor, ama yalnızca yarım metre genişliğinde... Türkünün ikinci dizesinde sözü geçen “soğuktur suları bir tas içilmez...” şifresi de bir su kemerine işaret ediyor olabilir mi?

Drama Köprüsünün bu su kemeri olabileceğine dair bir kuvvetli iz de köprüye yakın iki köyün eskiden Türkler’in oturduğu mübadil köyleri olması: Nikiforos bundan doksan sene önce Nusratlı idi, Karyafiton ise Kozluköy...

Bu iki köyden gelen mübadillerin torunları büyük ölçüde Samsun’da oturuyorlar şimdi. Dahası türküde Drama Mahpusunda Hasan’ı dinleyecek olan Kara Kedi’nin de sülalesi Samsun’un Aşağıçinik Beldesinde yaşıyor... Dolayısıyla “Drama Köprüsü bulundu” haberi en çok Samsunlu mübadilleri ilgilendiriyor olsa gerek.

Peki kimdi gerçekten bu Dramalı Hasan? Hakkında bildiğimiz çok az şeyden birisi tıpkı İngilizler’in Robin HOOD’u gibi zenginden alıp fakire dağıtan bir eşkiya olduğu... “Yanko Çorbacıdan istediği beş yüz liracıklar” ile fakir gençleri evlendirdiği anlatılan Debreli Hasan, basbayağı bir eşkiya olduğu halde Samsunlu yaşlı mübadiller bir sevgi ifadesi olarak ondan “Hasancık” diye bahsederler. Belli ki Balkan Harbi’yle beraber 1912-1923 arası Rodop Dağları’nda yaşanan otorite boşluğunda Debreli Hasan gibi eşkiyalar haklıyla haksızı ayırma vazifesini üstlenmişler. Kimbilir belki de Yunanlı ve Bulgar askerlerinin mezaliminden Müslüman halkı korumaya çalışmışlar...

Debreli Hasan hakkında bildiğimiz çok az şeyden birisi de Ege Dağları’nın ünlü eşkiyası Çakırcalı Mehmet Efe ile aynı dönemde yaşadığıdır. Yirminci yüzyılın başlarında Osmanlı coğrafyasında yaygın olan “Çakırcalı’dan geçsen Debreli’den geçemezsin...” sözünden çıkartıyoruz bunu. Kısaca “Çakıcı” olarak nam salmış olan Çakırcalı Mehmet Efe, İzmir, Aydın ve Denizli havalisinde hüküm sürmüştür. Halkın sevgisini kazanmış bir efe olan Çakıcı Efe’nin de türküsü, tıpkı Debreli Hasan’ınki gibi meşhurdur:

“İzmir'in kavakları,
dökülür yaprakları
Bize de derler Çakıcı... Yar fidan boylu,
Yakarız konakları”

Çakırcalı Mehmet Efe hakkında neredeyse herşeyi biliyoruz: 1872’de İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Türköne (O zamanki adı Ayasurat) köyünde doğmuştur. Babası efelik geleneğinden gelen ve daha sonra Boşnak bir zaptiye tarafından öldürülen Koca Ahmet Efe’dir. 1893’te dağa çıkmıştır. Ömrü boyunca hem zaptiyelerle, hem yöredeki diğer çetelerle defalarca çatışmaya girmiştir. Öldürdüğü çete reisleri arasında halk arasında “Kamalı Efe” olarak nam salan ünlü bir zeybek de vardır. Yörenin zenginlerini yol, köprü ya da çeşme gibi imar işleri yapmaya mecbur ettiği bilinmektedir. Namazında niyazında bir adam olduğu halde adam öldürürken son derece acımasız yöntemler kullanmakta tereddüt etmemiştir. 1910’ların başında bir aralık günü Nazilli Karıncalıdağ’da girdiği bir çatışmada ölmüştür. İlk karısının adı Iraz, ikincisinin Fatma’dır. 1947’ye kadar Nazilli’de bir yol kenarında bulunan mezarı, daha sonra Ödemiş Kayaköyü mezarlığına aktarılmıştır. Hakkında Osmanlı arşivlerinde kayıtlı birçok resmi belge vardır ve yazar Yaşar Kemal, 1950’lerde Cumhuriyet gazetesinde hakkında yaptığı derlemeleri yayınlamıştır. Az sayıda bile olsa fotoğrafları bulunmaktadır.

Peki aynı dönemin iki eşkiyasından birisi hakkında neredeyse herşeyi biliyorken diğeri hakkında neden en küçük bir detay bilmiyoruz?

Ben bunu öncelikle yazılı kültürün yokluğuna bağlıyorum. İzmir ve bölgesinde var olan yazılı kültür geleneği, ne yazık ki Drama – Kavala – Sarışaban bölgesinde hiç yoktu.

Bu durumda tek kaynak sözlü tarih çalışmaları olabilirdi. Belki 1950 ile 2000 yılları arasında Samsun’da bu çalışmalar yapılabilseydi Debreli Hasan hakkında da iyi kötü birşeyler bulabilirdik. - Böyle yazdığım zaman hemşericilik yaptığını sanan eksik akıllılar bana bozuluyorlar, biliyorum - ama bu konuda kabahatin büyüğü, siyaset yapmaktan kültürel araştırma yapmaya vakit bulamayan bazı muhterem büyüklerimizdir. (Siyaset yapmayı becerseler ona da yanmayacağım!)

Her neyse... Türküyü yakanlar sanki Debreli Hasan’ın kayıplara karışacağını bilir gibi:

“Drama köprüsünü Hasan gece mi geçtin,
Ecel şerbetini Hasan ölmeden mi içtin?”

Diye sormuşlar ya... Ben de size sorayım: “Sakın Debreli Hasan mübadele gemilerinin birisiyle Samsun’a gelmiş olmasın? Bugün bir mübadil mezarlığının unutulmuş bir köşesinde uyuyor da acaba biz köyümüze giderken yanı başından geçip gidiyor olmayalım?”

Peki ama nerede? Çinik’te mi, Devgeriş’te mi, Selemelik’te mi, Alaçam’da mı, Tağna’da mı yoksa Demirciköy’de mi?

Bekleyelim bakalım, nasıl olsa bir gün meraklı bir Rum tarihçi, Yunanistan’daki adli kayıtları kurcalayıp bize birşeyler söyler!


Mümin BOZKURT

 


Yazının kaynağı
http://lozanmubadelesi.blogspot.com/

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on 24 Mayıs 2010 Pazartesi
0 yorum
kategori: | | edit post

29 Nisan 2010 tarihinde Yunanistan Perea'dan ilçemiz Gelibolu'ya 100 civarında Yunanlı konuk geldi. Konuklarımız ilçemizin yanısıra ilçemize bağlı Galata, Yeniköy, Sütlüce köylerini de gezerek mübadele öncesi atalarının yaşadıkları yerlerde onlardan kalan izleri aradılar. Aşağıda onların bu gezilerinden hatırda kalan anlarının fotoğraflarını ve izlenimlerimizi görecek okuyacaksınız.

http://www.haberler.com/video-haber/iframe/video.asp?id=2031771

Yunanistan'ın Perea kenti belediye başkanı Aleksandris Loannis ve beraberindeki 100 kişi, İskele Meydanı'nda Belediye Başkanı Mustafa Özacar ve Gelibolu Lozan Mubadilleri Derneği Başkanı Erol Okuyucu tarafından çiçeklerle karşılandı.  

Mustafa Özacar ise ''Yıllar önce buradan giden atalarının yaşadıkları yerleri görmeye gelen dostları biz de memnuniyetle kabul ediyoruz. Dostlarımızı ağırlamaktan onur duyuyorum'' dedi.


   
  

Karşılama anından iki fotoğraf karesi



Konuklardan oluşan müzik topluluğu Celal Birsen meydanında Gelibolululara müzik ziyafeti sundular.




Ziyaretin Gelibolu dışındaki ilk durağı Yeniköy oldu. Köy meydanına giren otobüsleri gören köy halkı kısa bir şaşkınlıktan sonra konuklarına sıcak ilgi gösterip çabucak kaynaştılar. Ziyaretin başından sonuna kadar olaya fransız kalan köy muhtarını saymazsak köy halkı konukları ile yakından ilgilendiler, tercümanlar vasıtası ile anlaşmaya çalıştılar. Köyün kadınları konuklarına sıcak ekmek ikram ettiler.


Konuklar atalarının yaşadıkları evlerden birer kiremiti hatıra olarak aldılar. 


Ziyaretin ikinci durağı Fındıklı (Şeytanköy) köyüydü. Köyün muhtarının ve köy halkının ilgisi ve sevgisi görülmeye değerdi. Konukların çoğunun atalarının bu köyde yaşamış olması sebebiyle  konuklar bir anda köyün içerisine dağılarak onlardan izler aramaya başladılar.


Önceden kilise olan köyün camisi konukların ilk ilgi gösterdikleri yer oldu. Eski halini büyük ölçüde muhafaza eden camide bazı konuklar dua ettiler.


Cami çıkışında kendileri için konmuş güllerden alan konuklar memnun ve mutlu şekilde ziyaretlerini sürdürdüler.


İkram ve sohbet zamanı, konuklar köy halkının kendilerine ikram ettikleri yiyecek ve içecekleri memnuniyetle karşıladılar. Köyün kadınları hemcinsleri ile sıcak bir ortam oluşturmakta hiç zorluk çekmediler. Yeniköy muhtarının aksine Fındıklı köyü muhtarının ilgi alaka ve çabası takdir edilecek cinstendi. Köyden memnun bir şekilde ayrılan konuklar Sütlüce köyünde doğru yola çıktılar.


O günün son durak yeri olan Sütlüce'ye gelen konuklar köy içerisine dağılarak köylülerle tanıştılar ve kaynaştılar.


Yunanlı konuklardan Yorgo ve eşi atalarının yaşadığı evi bulabilmek için köylülerden yardım istediler, atalarının kendilerine tarif ettikleri izleri takip ederek köylülerin de yardımıyla aramaya koyuldular.


Köyün içindeki bir su kuyusunu bularak aradıkları eve ulaşmaya çalışan Yorgo ve eşine köyün yaşlılarından bir nine yardımcı oldu ve  hep birlikte ninenin rehberliğinde su kuyusuna doğru yola çıkıldı.

Yarım Türkçe'siyle yaşlı nineyle anlaşmaya çalışan konuğun ve ninenin diyalogları görülmeye değerdi.


Nine önde konuklar arkada su kuyusuna doğru yola çıkıldı.


 Aranan kuyu bulundu. :)

  
Kuyu başında bir hatıra fotoğrafı çektirmeden olmaz.


Aranan ev de bulundu, şimdi bu anı ölümsüzleştirmenin zamanı. Evde yaşayan ve konukları çok sıcak bir şekilde karşılayan aile ile birlikte çok anlamlı bir hatıra fotoğrafı ile haberin birinci bölümünü sonlandırıyoruz. Sonraki kısımda buluşmak üzere. :)

Haber ve yorum: Bahtiyar Ergün  (bahtiyarergun@hotmail.com) 

Devamını Oku
Gönderen gelibolu lozan mubadilleri derneği on 1 Mayıs 2010 Cumartesi
0 yorum
kategori: | | edit post

İzleyiciler

Ziyaretçi İstatistik

Site Sayacı